İstek...

36.5K 784 52
                                    

Gecenin içindeki adam, sözcüklere taşınmamış sessizliğinde; hükmeden, kendine çeken, karanlık bakışlarıyla karşıladı beni.

Ozan yerinden bir adım bile kıpırdamadan, varlığının etrafa yaydığı tüm gücü hissettirerek ama inceleyen bakışlarıyla benim ona gelmemi bekledi.

Eski ahşap villanın terasında etraftaki mumların titreştiği gibi duygularım da titreşerek attım ona doğru tüm adımlarımı.

Attığım her adımda ona hissettiğim sonu gelmez hayranlık, tutku, öfke, özlem, acı ve daha birçok tanımlayamadığım duygu titreşiyordu içimde.

Buraya neden gelmiştim? Gerçekten onun karşısında güçlü olduğumu göstermek için mi? Öyle miydim peki? Ona bir ders verebilecek ya da hiç olmazsa nasıl bir adam olduğunu yüzüne haykıracak kadar güçlü hissediyor muydum şu anda kendimi? Yoksa içten içe duyduklarımın yalan olduğunu söylemesini mi umuyordum çocukça bir umutla...

Bu kadar aptalca bağlanmış mıydım ona ben?

Ben yaklaştıkça Ozan'ın bakışları kısıldı ve tam karşısında adımlarımı durdurduğumda bana anlaşılması imkansız, sert bir ifadeyle baktı.

Elleri havaya kalkıp yavaşça omuzlarımdan aşağıya bir tüy hafifliğinde, belli belirsiz, kışkırtıcı bir yavaşlıkta inerken kalp atışlarım kontrolsüzce hızlandı. Ozan ise gözlerini bir an olsun benden çekmeden, sanki yüzümdeki her bir ifadeyi bir bulmacayı çözer gibi incelerken tenimin üzerinden bir yılan gibi içime yayılan ateşi görmezden gelmeye, yüzümdeki ifadesiz maskeyi korumaya çalıştım. Sonra onun boğuk sesini duydum.

"Seni üzen şey ne Cemre?"

Sözleri beni afallattı. Bunu söylemesini kesinlikle beklemiyordum.

Üzgün mü görünüyordum?

Hayır! Üzgün değildim. Öfkeliydim, kafam karışıktı ama üzgün değildim kesinlikle!

Kaşlarım çatıldı istemsizce.

"Üzgün değilim, sadece biraz yorgunum o kadar." dedim sert çıkmasına engel olamadığım bir sesle.

Cevabıma karşın gözleri daha da keskin bir hal alırken yüzünde yarım bir gülümseme oluştu.

Sonra bir anda kollarımda gezinen, içimi titreten tüy gibi dokunuşları durdu ve üzerime doğru eğildi.

Kulaklarımda sıcak nefesini hissederken, onun etkisiyle gerilen vücuduma lanet ediyordum.

"Peki, öyle olsun, önce yemek yiyelim o zaman."

Ozan'ın hazırladığı masaya kaydı gözlerim. Gerçekleri bilmiyor olsam bu masa beni etkileyebilirdi aslında. Ay ışığının altında her şey etkileyici görünüyordu. Üstelik servis tabaklarında en sevdiğim yemeğin olduğunu görmek beni daha çok etkilemişti.

Ozan benim dalgın halimi fark etmiş ve bir anda benim arkama geçip beni sürükleyerek sandalyenin yanına gelmemi sağlamıştı.

Emreden bir tavırla kulağıma yaklaştı yeniden.

"Otur, Cemre."

Onun bu emreden haline kaşlarım çatılsa da bunu fark ettiğini zannetmiyordum. Benim sandalyeye oturduğumdan emin olduktan hemen sonra karşımda yerini aldı.

Bakışları derin bir ifadeyle hala beni izlerken ben de inatla karşımdaki anlaşılmaz adamı çözmeye çalışıyordum.

Türkiye'nin en büyük inşaat firmalarından birinin genel müdürüydü karşımdaki adam. Hem de henüz yirmi altı yaşında, nefes kesen bir görünüme sahip, hayatımda tanıdığım en gizemli ve etkileyici adamdı. Benim hep uzaktan hayran olduğum adamdı.
Uzaktan izlemesi zevkli bir ateş gösterisi gibiydi Ozan. Ona yaklaşmaya çalıştıkça yanıyordun, bedenin iyileşemez yaralar alıyordu.

Tutku Oyunları +18Where stories live. Discover now