KARANLIKTA AÇIK IŞIKLAR-3

307 60 16
                                    

Eve geldiğimde hava kararmıştı. Annem mutfaktaki işlerini yapıp bir yandan da sorgusunu tamamlarken, babam istediği cevapları soru sormadan alıyordu. Gizlice çekime aldığım seyyar satıcıdan bahsetmeden gereksiz detaylarıyla günümü anlattım. Annem birini takip ettiğimi bilse canımı okurdu. Yemeğimi hızlıca yiyip odaya gitmekti niyetim, Korkut'a haber vermem lazımdı. Ama abimin, çantamdaki kamerayı bulmasıyla bu işimi biraz ertelemem gerekti. Kamerayı elinde evirip çevirip konuşmasını dinledim bir süre.

"Bu ne böyle? Çalışıyor mu bari?" İki cümle kurup bana bakarak gülüyordu. Onun gibi akşama kadar bilgisayar başında çalışmadığım için mutluydum. Caydırıcı hareketleri umurumda değildi. Sorusuna da cevap vermedim çünkü çalışıp çalışmadığını bilmiyordum.

"Düğmesine bas ve aç, denemeden bilemezsin!" Sitemle konuştuğumda çalışıp çalışmadığını ben de merak eder olmuştum. Düğmesine basıp elinde bir kez daha çevirdi makineyi, kenarında kırmızı bir ışık yandı ve açıldı. Kameraların kendine has metalik sesini çıkarttığında abim karşıma geçerek cihazı gözüne koydu. Çalıştığına tereddüt ettiğim kameraya yalancı bir gülümsemeyle poz verdim.

"Haksızlık etmişiz, çok güzel çekiyor." Alt dudağını büzüp fotoğrafa baktı bir süre. Yerimden kalkıp yanına gittim, işe yarar olması güzel bir şeydi.

"Gerçekten mi? Bir bakayım" Elime verirken abimden beklenmeyen bu sakinlik gözümden kaçmamıştı. Normalde bir şeyi istesem ya kavga ederdik ya da evin içinde en az iki tur koşardık. Ben fotoğrafa bakarken o da meyve soyan annemin yanına oturdu. Niye böyle sakin olduğu belli oluyordu, beni değil arkamdaki saksıyı çekmişti. Yine de hiç fena değildi, cihazın eskiliğine bakılırsa yani.. Ama bu kamerayla çekilmiş bir fotoğraf gazetede ne kadar iyi çıkardı bilemiyordum.

"Çok güzel çıkmış değil mi?" Ağzından sular akıta akıta portakal yerken kıkırdadı.

"Niye beni çekmedin."

"Ben seni senelerdir çekiyorum kardeşim." Kamerayı kapatıp abimin yüzüne doğru derin bir of çektim. "Merak etme, bozulmadan önce bir hatıra fotoğrafı çekeceğiniz kadar çalışır durumda."

"Bu kamerayla iş yapmam gerekecek abi, halime acıyıp dalga geçmesen olmaz mı?"

"Ellerinde yok mu başka cihaz? Nasıl bir yerde çalışıyorsun ki sen böyle?" Babam araya girip söylediklerinde haklıydı ama en azından bir ay sabretmem gerekiyordu. Tüm eksiklik ve zorluklara rağmen gazete kapanana kadar dayansam benim için iyi bir tecrübe olurdu. O zamana kadar da başvurabileceğim başka yerler bulurdum muhakkak. Üstelik farklı bir haber yaparsam da işe alınmam daha kolaylaşırdı. Omuzlarımı düşürüp koltuğun kenarına oturdum. Annem bu hareketimi sevmiyordu ama asılan suratımı görünce bir şey demeden elmayı soymaya devam etti.

"Şimdilik elimizde sadece bu var baba. Bir süre daha sabretmem gerekecek. Sonrasının iyi olacağına inanıyorum."

"Olur olur, daha gençsin, bulunur bir yolu." Her zaman yaptığı gibi tek düze bir ses tonuyla beni desteklediğini belirten babama sadece tebessüm ettim. Olayları ciddiye almamak konusunda verdiği enerjiyi ciddi konularda harcamasa da söylediği sözlerde samimi olduğunu biliyordum. Abim de esneyerek yerinden kalktı ve sırtıma hafifçe vurdu.

"Aynen, daha gençsin, olmazsa bizim şirkete temizlikçi olarak alırız seni." Cümleye iyi başlayıp bu kadar kötü bitiren biri olabilir miydi acaba?

"Abi!" Sinirlenmem umurunda bile değildi. Bir kez daha esneyerek odasına doğru gitti. Annem ve babam bizim bu hallerimize alışkın olduklarından tepki vermeden televizyon izlemeye devam ettiler. Ben de sessizlikten yararlanıp odama geçtim. Korkut'un numarasını almamıştım, internet sitesi üzerinden ulaşabileceğimi umdum. Saat uyuyacağım kadar geç değildi henüz. Kıyafetlerimi değiştirip ev halime dönene dek geçen yirmi dakikada da uyumamış olmasını diledim. Bu akşam videoları bilgisayara atıp, Korkut'la konuşup, dizimi izleyecektim. Gecelerim gündüzlerden daha yorucu geçiyordu neredeyse.

NUMUNE ŞAHISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin