YÜKSEK VE KORKAK-19

111 34 6
                                    

"Bakın burada kimler varmış!" Adamlar sesli bir şekilde zemine indiğinde ellerimizde lambalarla yerimiz aşikar bir şekilde onları bekliyorduk. Aklım hala arkamdaki torbadaydı, ileriye doğru yürüdüm. Dirilerden kork derlerdi ama şu anda diriler daha sevimli gözüküyordu bana. Başımı çevirip Nigar'a baktım, hızlı adımlarla yanıma doğru geliyordu. Sonra aniden gözümü rahatsız eden bir beyazlıkta olan ve daha önce bizim görmediğimiz lambalar açıldı. Adamların yüzünü daha net görebiliyorduk. Bir kazak, bir pantolon giymişlerdi. Nigar silahı adamlar diye anlatınca; siyah takım elbiseli, sakallı, yüzünde yara izi olan birkaç kişi canlanmıştı hayalimde. Kırmızı, sarı, kahverengi çizgili kazaklarıyla karşımızda duran iki adam, pek de korkutucu değildi.

"Bir çukur açmıştım, bu ikisi de sığar mı oraya?" Sırıtarak bize bakarken arkadaşıyla konuşuyordu. Çukur arkamdaki içindi muhtemelen. Ona dokunduğum tekrar aklıma gelince elimi sımsıkı yumruk yaptım. Nigar'a baktım, polis olan oydu ne yapmamız gerektiğini o belirleyecekti. Işığın aniden açılmasıyla kızaran gözlerini iki adamın üstünde de gezdirmekle meşguldü.

"Zaten yeterince suça batmışsınız. Bir de bizi öldürüp suçunuza suç eklemeyin." Ağzımdan kelimeler bir anda dökülürken, adamlar alanda yankılanacak bir kahkaha attı. Sanırım onların yerinde olsam ben de gülerdim. Daha konuşmadan bizi ceset olarak gören adamları adalete çağırıyordum. Gerçekten de komikti.

"Bak sen akıllı bir kıza benziyorsun. Seninle küçük bir denklem kuralım." Elini beline koyup, bir ayağını öne getirdi. Muhtemelen dalga geçiyordu ama en azından zaman kazanıyorduk. Nigar'ın sessizliğini plan yapıyor olmasına bağlıyordum. "Fabrikaya gelmişsin, içeriye gizlice girip kilitli bir kapıyı açmışsın. Sonra da burayı bulmuşsun, içeride ne var ne yok görmüşsün. Seni burada öldürmem en mantıklısı değil mi sence de?" Yani onun açısından bakınca mantıklıydı aslında. İşi yokuşa sürmeye kararlıydım.

"Biz burayı bulabildiğimize göre o kadar da gizli bir yer değilmiş. Firmalar hata payı için müşteriye tazminat ödeyebiliyorken, hatanız için biz niye anlaşamıyoruz acaba?"

"Abi kız hakikaten akıllı." Aldığım övgüyle mütevazi bir şekilde sırıttım. "Neyse bu kadar gevezelik yeter. Kim gönderdi sizi? Ne işiniz var burada?"

"Denetleme memuruyuz biz." Verdiğim cevaptan sonra Nigar ilk kez başını bana çevirip sırıttı. Daha fazla saçmalama istersen der gibiydi. Ben de bakışlarımla, o zaman sen harekete geç, dedim. Mesajı almışcasına başını salladı.

"Beyler, siz bizi bırakmazsınız ama öldürmeye de gücünüz yetmez. Bu iş çok uzar. Gelin sizinle anlaşalım biz." Adamlardan biri adımlarını sertçe yere basa basa yanımıza geldi ve Nigar'ın önünde durdu. Boy kıyaslaması yapınca baya uzun gelmişti gözüme. Benden birkaç santim uzun olan Nigar'ın başını kaldırması gerekti. Orta boylu biri olarak hayatımı standartlar dahilinde yaşıyordum bu mesleğe girene kadar. Ama artık fark ediyordum, sağlıklı ve esnek bir beden her an işime yarayabilirdi.

"Bak bakalım gücüm yetiyor mu yetmiyor mu?" Elini belinin arkasına götürmüş, silahı çıkartacakken Nigar'ın sert hamlesiyle neye uğradığını şaşırdı adam. Dizini adamın karnına geçirip, iki büklüm eğilmesine neden oldu. Sonra da elinde gevşek tuttuğu silahı alıp arkasındaki kutuların arasına fırlattı. Adam acıyla inlerken Nigar kendi silahını çıkartıp, kabzasıyla ensesine sert bir darbe indirdi. Ayaklarının önüne serilen bedene ters ve ifadesiz bir bakış attıktan sonra üzerinden atlayıp diğerine doğru yürümeye başladı. "Kimsin lan sen! Kimin adamısın?" Az önceki rahat tavrından eser yoktu. Bir kendisine doğru yürüyen Nigar'a bir de yerde hareketsiz yatan arkadaşına bakıyordu. Bizi hafife aldığına pişman gibiydi.

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now