HESABI KAPATALIM-27

126 37 4
                                    

Abimle ortaklaşa hazırladığımız sorulara son kez göz atıp gergin bekleyişlerle bize bakan anne ve babamızın karşısındaki koltuğa oturduk. Yılın son ayı bilgi birikimlerini karşılaştırdıkları aydı. Sorular soruyorduk ve yüksek puan alana hazırladığımız kutuyu veriyorduk. İçinde farklı hediyeler oluyordu, gecenin heyecanı hiç bitmeyecek gibi hissettiriyordu. İki rakip son hazırlıklarını yapıp birbirlerine baktıklarında yarışma başlamıştı.

Soruları çeşitli konulardan hazırlamıştık. Bir kez annem biliyordu, bir kez de babam. Çoğunlukla yerinde zıplayarak cevap veren babam oluyordu. Yarım saatlik yarışma süresi, çok fazla güldüğümüz için uzamıştı yine, daha önceki yarışmalarda da olduğu gibi. Ve nihayet son soruyu sorduğumuzda ikisi de birbirinin yüzüne baktı. Şık vermemiştik, tahmin sorusu da değildi ve ikisi de ortaya atılıp cevap vermediğine göre sorunun cevabını bilmiyorlardı.

"E cevap yok mu?" dedim sırıtarak.

"Bir tahminim var ama..."

"Yanlış cevap verirsen puan babama geçer anne." Abim uyarısını yaptığında annem tahminini söylemekten vaz geçmişti bile. Konuşması kaybetmesi demekti. Masanın üstünde duran kapalı kutu risk almasını engelliyordu. Babam arkasına yaslandı uzun bir bekleyişten sonra. Ellerini göğsünde birleştirdi.

"Anneniz risk almıyorsa ben de almıyorum. Berabere kalmak kaybetmekten iyidir. Yarışmayı sonlandırın." Televizyon programına çıkmış kadar ciddi konuştuğunda abimle birlikte güldük.

"Tamam, yarışma sonlandı. İkinizi de tebrik ederiz. Güzel yarıştınız. Sıra ödüle geldi, bir tek ödülümüz var ve ikiniz bunu paylaşmalısınız." Abimin konuşmasından sonra ayağa kalkıp hediyeyi uzattım. Babam centilmenlik yapıp anneme öncelik verse de merakından yerinde duramıyordu. Hatta paketi yavaşça açmasına sabredemeyip elinden almış ve kendisi açmıştı. Kutuda iki adet kitap, iki adet dolma kalem ve iki adet not defteri vardı. Galibiyetlerini paylaşan anne ve babam, hediyelerini de paylaşırlardı her zaman. Bizlere çokça teşekkür edip, birbirlerini de tebrik ettiklerinde sarıldılar. Bu tabloya dahil olmadan duramazdık tabi. Abimle aralarına girip, ne kadar büyüdüğümüze aldırmadan sıkıca sarıldık onlara.

Aklımızdakilerden soyutlandığımız, hatalarımızdan arındığımız, eleştiri oklarına maruz kalmadığımız, sustuğumuzda anlaşıldığımız, sarılmaktan ve güvenmekten korkmadığımız evimizde; bir daha tekrarlanmasını istediğimiz akşam nihayete ermişti. Tatlı küçük çekişmelerine devam edecek anne babam bir dahaki yılda yarışmak üzere sözleştiklerinde etrafı toparlayıp odalarımıza dağıldık.

Böyle akşamların en sevdiğim yanı, yüzümüze gülümsemeler yerleşmesiydi. Nedenini unuttuğumuz içimizdeki mutluluğun dudaklarımıza yansımasıydı. Uyurken gülümsemek, gülümsediğimiz bir sabaha uyanmaya sebepti. Çocukken ağzımda şekerle uyuduğum geceler, sabaha şeker tadıyla uyanırdım. Tıpkı sabaha ağzımda şeker tadıyla uyanmak gibiydi.

Yatağımın üzerine oturdum. Yine kendimle yalnız kalmıştım. Günlerdir içimden atamadığım burukluğu hatırlatıyordu bana odamdaki sessizlik. Rahatsız edici bir sızı gibi durmadan kendini hissettiriyordu. Üstünü örtmeye çalıştıkça inatla başını kaldırıyordu sanki. Yüzleşmeye korktuğum kelimeler aklımın içinde dönüp duruyordu. Bir anlık kendimi salıversem beni boğmak üzere hazırda bekliyordu. Gözlerimi kapatıp başımı önüme eğdim. Uyumayı unutmuş gibiydim zaten. Hatırlamaya çalışırken büsbütün kaçıyordu uykularım. Ağzımdaki şeker tadı yavaş yavaş yok oluyordu sanki.

"Numune?" Kapının açıldığını fark ettiğimde içeriye gelip yanıma oturan anneme baktım.

"Uyumaya gittiğini sanıyordum" dedim. Takındığı yüz ifadesi, bir şey söyleyeceğinin habercisiydi. Titrek bakışlar, hafif aralanmış dudaklar, kızarmış yanaklar ve gergin kaşlar... Beklemediğim anda elini yanağıma koydu. Tereddütlü bir tebessüm vardı yüzünde.

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now