ALTIN TOZLU ÇORBA -12

63 12 0
                                    

En tatlı anların rüyalardan ibaret olduğunu ve içimdeki özlemin büyüdüğünü hissederek uyandım. Teyzenin evindeydim. Kuvvetli bir vantilatör saçlarımı hareketlendiriyordu. Sıva ve alçı izleriyle dolu beyaz tavana baktım. Açık perdeden içeriye giren güneş ışığı gözlerimi acıtıyordu. Yanaklarım ıslanıyordu, güneş yüzünden. Koca bir bardak soğuk su içebilirdim. Ne zaman eve dönmüştük? Asaf neredeydi? Yanına gidemezdim, ayağımda bir ağrı ve sargı vardı. İfadesiz, hareketsiz yatıyordum. Tek dikkat ettiğim, yeni bir vantilatör aldıklarıydı.

Bir kaç dakika sonra yavaşça kapı açıldı. Bu anı bekliyordum, Asaf merakla bana bakıp hızla yanıma geldi. Beynim donmuş gibiydi, tepki vermek için kendimi zorlamam gerekiyordu. Bir sis tabakası kaplıyordu bazen gözümün önünü. Nasıl bu hale geldiğimi açıklayamıyordum, kendime bile. "Numune, uyanmışsın. İyi misin peki? Nasıl hissediyorsun?" Hislerim yaşlanmış karahindibanın beyaz tüyleri gibi bir rüzgârla etrafa saçılmıştı. Fakat bu sakinlik içinde ben de iyi olmalıydım, değil mi? Hafifçe başımı salladım. Asaf'ın, sesi gibi bakışlarında da şefkat vardı.

"Sanırım ölecektim" dedim sessizliğinden sıkılarak. Köşedeki sandalyeyi çekti hızlıca. Vantilatörün havasını kesmeyecek bir yere, yakınıma oturdu.

"Neredeyse" dedi puslu bir sesle. "Aklım almıyor, oraya nasıl indin Numune? Hadi indin diyelim, hazine odasını nasıl açtın? Ne cesaretle içeriye girdin?" Şaşkınlıktan ellerini nereye koyacağını bilmiyor gibi gözüküyordu. Her şey yanlışlıkla oldu desem kızardı belki de, dalga geçtiğimi zannederdi. "Çok uzun zamandır kapalı odalarda biriken zehirli gazlar olur. Elini kolunu sallayarak giremezsin." Demek kokusunu bile almadığım hain bir gazın beni zehirlediğini fark edemediğim için bu haldeydim. "Görevliler bile maske takıyor, ne bileyim önlem alıyorlar!" Yorgun bir halde oflayıp sırtını sandalyeye yasladı. Avuç içinde kızarıklıklar gördüğümü zannettiğim kısa bir an oldu. Ama öyle hareketliydi ki elleri, uzunca süre onu takip edemiyordum.

"Adamdan kaçıyordum" dedim hatırladığım kadarıyla "ayağıma el fenerini atmıştı" ikimiz de dönüp sargıdaki ayağıma baktık. Kaşlarımı çatıp sordum. "Kırılmış mı?"

"Hayır, ayak bileğin zedelenmiş. Bir süre üstüne basmasın ve zorlamasın dedi doktor. Teyze de krem yaptı, sen uyurken sürdü bir kaç kez." Teyzenin adı ağrı kesici kremlerle yan yana geçiyordu hep. Becerikliydi bu işlerde. Belim ağrıdığında da sarı, katı bir krem vermişti. Bir kaç saat içinde hiçbir şey olmamış gibi ayaklanıyordu insan. "Ben... Bir kaç soru sormak istiyorum sana." Kafam karışmazsa cevap verirdim elbette, başımı salladım. Ama önce yattığım yerde doğrulmam gerekiyordu. Azıcık bir kuvvetle kalkmaya çalıştım. Asaf da hemen yardım edip arkama yastık koydu. Böylesi daha iyiydi.

"Dinliyorum seni" dedim uysalca.

"Korkut kim?" Bu soruyu duymayı beklemiyordum. Tedirgin oldum bir anda. Korkut o küçücük odada yanıma gelmişti. Onu kimsenin görmemesi gerekiyordu. Yoksa görmüşler miydi? Öyle olmasa niye sorsundu ki?

"Neden... Neden sordun? Yoksa yakaladınız mı onu?" Ani bir ruh değişimi içinde sesimi yükselttim biraz. Asaf'ın soğuk ve ifadesiz bakışları bir kaç saniye içinde beni kendime getirdi. Korkut'un oraya gelmesi imkânsızdı. Onu geride bırakmış olmam, birbirimize verdiğimiz sözler, yeniden görüşmek üzere ayrılışımız... Hepsi çok gerçek bir hayalin parçasıydı. Çaresizce düşürdüm omuzlarımı. Başımı öne eğdim dolan gözlerimi saklamak için. En kötüsü de hâlâ Korkut'un omzuna başımı yasladığım anın tazeliğinin verdiği heyecanı kalbimde hissediyor oluşumdu.

"Gazın etkisiyle hayal gördün Numune. Bilinçaltında ne varsa, bir gerçek gibi yanına geldiler. Seni yukarıya çektiğimizde, Korkut aşağıda kaldı deyip duruyordun. Aslında orada kimse yoktu. Askerlerin suçluları aradığını, kral odasından altın çalındığını söylüyordun. Oysa tek başınaydın ve zehirleniyordun." Sakin sakin anlattı her şeyi. İnkâr edebilmeyi, Korkut'un varlığını kanıtlayabilmeyi isterdim ama bunun mümkün olmadığını biliyordum. "Korkut'un adını karargâha verebilirim. Ama seni ilk bulduğumuzda yaptığım gibi, bu meseleyi fazla büyütmeden sana sorarak halletmek ve bir daha konuşmamak üzere kapatmak istiyorum. Pürüzlerin o gencin adını komutana iletmemesi için de dua etmelisin." Pürüz diye bahsettiği kimdi bilmiyordum ama bunu göze alamazdım. Ne pahasına olursa olsun Korkut, Nigar ya da ailemden herhangi birinin ismi gizli kalmalıydı.

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now