MEMURA HAP-17

114 36 1
                                    

Otobüsten inip kısa bir süre yürüdüğümüzde karakola varmıştık. Nigar komiserin geleceğimden haberi vardı. Verda'nın yanımda olduğunu bilmiyordu şimdilik. Aslında bu gün için birlikte olacağımıza dair bir planımız yoktu, ta ki Verda gece vakti aklına gelen tasarım fikriyle erkenden malzeme almaya çıkana kadar. Müzeyyen teyzenin evi yolumun üstünde olduğu için karşılaşmıştık ve karakola gideceğimi öğrenince de benimle gelmek istemişti. Zaten az çok konudan haberdar olduğundan dolayı, birlikte olmamızda bir sakınca yoktu.

Karakoldan içeriye girip, Nigar komiserin odasına çıkana dek Verda etrafı seyretti. Üstelik bunu yaparken gizleme gereği de duymuyordu. Arkadaşım olduğu nasıl da belliydi. Masa başındaki memurlar beni görmeye alışkındı, yönlendirmek için parmaklarını bile oynatmadılar. Ben de her zamanki rotamı izledim Verda beni takip ederken.

"Hatırlıyor musun? Bir keresinde annemin çantası çalınmıştı. Karakola gitmek için hazırlanıyorlardı, ağlaya sızlaya ben de takılmıştım peşlerine. Ah o gün ne kadar da gerginlerdi." Verda derin bir nefes verdi geçmişten ana dönerken. Kapıyı tıklatmadan önce güldüm.

"Bir hafta boyunca karakolu anlatmıştın, hatta bir polis sana çikolata vermiş, polis olacağım diye tutturmuştun. Nasıl unuturum ki?" Küçük bir kahkaha attı.

"Her hafta meslek değiştiriyordum o zamanlar." Sohbet etmeyi daha sonraya erteleyerek içeriye girdik. Beni görünce ayağa kalkan Nigar komisere güler yüzle bir selam verdim. Her zamanki yerime oturmak için ilerlerken Verda da arkamdan gelip kapıyı kapattı. Meraklı hali bir anda çekingenliğe dönüşmüştü. Tıpkı benim karakola geldiğim ilk gün gibi. Ama sonra alışmıştım, onlar da bana alışmıştı. Nigar komiserle arkadaş gibiydik artık. Kaza olduğu günden sonra daha samimiydi tavırları.

"Hoş geldiniz. Tanıştırmayacak mısın bizi arkadaşınla?"

"Çocukluk arkadaşım, Verda." El sıkıştıktan sonra oturdular. Karakola gelip de günlük hayattan sohbetler etmeyecektik elbette. Yine de Nigar komiserin Verda'nın yanında konuşmaya hiç niyeti yok gibiydi. Odaya çay getirmesi için çay ocağını aradı. Huyu olmamasına rağmen gündelik hayatımız hakkında kısa sohbetler etmeye başladık. Ara ara saate bakıyor olmasından pek zamanı olmadığını anlıyordum. Benim de pek zamanım yoktu aslında, gazeteye gitmem gerekiyordu. Korkut'un nasıl bir bahaneyle kavga üreteceğini kestirmek zordu artık. "Telefonda da konuştuğumuz gibi, kameranın sahibi maalesef yaşamını yitirmiş." Ortamı canlandırmak için bir anda konuya girdiğimde ikisi de yerlerinde doğruldular.

"İstersen yalnız konuşalım Numune, kişisel bir konu değil biliyorsun." Verda, kendisine yapılan imayla kıpırdandı. Bir bana baktı bir de masanın ardındaki komisere.

"Sorun yok, Verda biliyor olayı."

"Başka kim biliyor? Numune memur arkadaşlara bile bahsetmedim bu olaydan." Sıkılgan bir ifadeyle arkasına yaslandı.

"Olayın içine düştük. Başka bir haberin peşindeydim aslında."

"Sahte antikacı." Başını salladı bunu söylerken.

"Evet, haberiniz olmuştur zaten." Verda girdi araya. Nigar'dan çekindiğini görebiliyordum.

"Dosyayı gönderdiler bana. Daha doğrusu ben rica ettim. Numune'miz ne tür olaylar çözebilecek kapasitede diye merak ettim." Ciddi halinden sıyrılıp tebessüm ettiğinde ben de güldüm. Bir kez daha rahatça konuşabileceğimizin teminatını verdik birbirimize. Kısa süreli bir tereddütten sonra, çorap fabrikası hakkında konuştuk. Evde biraz araştırma yapmıştım ama hizmet koşullarından başka bir bilgi edinememiştim. Bir de ürettikleri çoraplar gerçekten güzeldi. Verda bizi sessizce dinlerken, gün içinde fabrika ziyareti yapmaya karar vermiştik. Yerimizden kalkıp, çıkmaya hazırlanırken içeriye giren yabancı bir polisle duraksadık. Nigar komiser de hızlıca ayağa kalkıp, resmi bir tavır takındı.

NUMUNE ŞAHISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin