ALIŞMAK HEM DE ÇABUK-24

109 36 4
                                    

İki gün süren sıkı bir sorgunun ardından nihayet beklenen itiraflar yapılmıştı. Derin bir nefes verdirten sonuç, beklediğimize değmişti. Tüm kanunsuz işler, belgeler, şantaj dosyaları ve yurt dışına gönderilecek kanun dışı ürünler tespit edilmişti. Başlangıçtan sona kadar, isim ve detay vererek tüm hikaye anlatılmıştı. İstanbul'un altı üstüne getirilmişti ne de olsa, kaçacak yerleri kalmamıştı. Koca bir çete çökertilmişti.

En başta bildiğimiz tek bir isim vardı; Caner. O öldüğünde tüm delilleri kaybettiğimizi sanmıştık. Ta ki ben, çalıştığım gazetenin olaylarla bağlantısı olduğunu öğrenene kadar. Sonrasında, sırlar saklanılmaya çalışsa da her şey açığa çıkmıştı. Tüm yorgunluğumuzu giderecek derin bir nefes almanın zamanı gelmişti.

Nigar şoför koltuğunda, bense yanında oturuyordum. Yüzümde yorgunlukları saklamayı beceremeyen bir gülümseme vardı. Elimde ise tüm olayın baştan sona anlatıldığı manşet yapacağımız haber. Bu benim zaferimdi, azmim, inancım ve başarımdı. Bana inanmayanlara verdiğim bir cezaydı. Aynı zamanda bu haber benim ilk işimin sonuydu. Son kez uğrayacağım gazeteye bir kez daha girme sebebimdi. "Ben burada bekliyorum." Arabayı park ettiğinde, gözünü yoldan ayırmadan konuştu. Beklediğim kadar heyecanlı değildi. Gülüşleri göstermelikti. Sonra tekrar soğuk bir ifadeyle bakıyordu etrafa. Bu halini yorgunluğuna verdim. Biraz dinlendiğinde her şey onun için daha iyi olacaktı.

"Beni beklemene gerek yok, ben giderim."

"Dosyayı bırak gel, konuşacaklarımız var." Yarım kalan ama bir türlü yapamadığımız konuşmayı yapacaktı muhtemelen. Onaylayıp arabadan indim. Emin adımlarla gazeteye doğru yürüdüm. Kapısı açıktı her zamanki gibi, son kez içeriye adım attım. Gün geçtikçe eskirdi eşyalar, insan uzun süre ayrı kalmadıkça fark etmezdi bu durumu. Günler sonra daha da eskiyecek olan merdivenleri son kez çıktım. Mutfaktan sesler geliyordu, Suzan abla yine Mithat beye çay yapıyor olmalıydı. Adam tuzlu kurabiyelerini yerken hızlı hızlı çay içmeyi de ihmal etmiyordu. Bir bardak çay içmeden mutfağın önünden son kez geçtim.

Odamın olduğu kata çıktım. Korkut'un kapısı açıktı. Beni görmüştü muhtemelen. Odama girip daha önceden hazırladığım çantayı aldım ve daha tamamen toparlayamadığım ve benden sonra toz içinde kalacak odaya son kez baktım. Koridora çıktığımda Korkut da gelmişti.

"Numune, beklemiyordum seni." Gülümsemeye çalıştı bana bakarken. Eğer farklı olsaydı bir şeyler ben de gülümserdim. Dostça vedalaşırdık, belki zaman geçince yine buluşurduk. Kalbimi kırıp beni kendinden uzaklaştıran Korkut'a son kez gülümseyemedim. Neşesi kaçmış, solgun yüzüne bakamadım. Elimdeki dosyayı uzattım, olabildiğim kadar soğuk olmaya çalışarak. "Ne bu?" dedi yavaşça alırken. Suzan abla merdivenlerden çıkmaya başlamıştı, yanımıza gelene kadar bekledim. Çağırsam gelmeyecek olan Mithat bey keyifle merdivenleri iniyordu. Ekibimizin bir arada olması benim açımdan güzeldi.

"Hepimizin bir arada olmasına sevindim. Biraz konuşmak istiyorum sizinle. Çalışmaya başladığımda buranın batacağını söylemiştiniz ve ben de ne kadar zamanım varsa o kadar çalışırım demiştim. Benim zamanım bu gün doldu. Benden sakladığınız her şeyi kendi başıma öğrendim ve sizin önünüze getirdim. Bu haberin yayınlanmasını istiyorum." Mithat bey ciddiyetle beni dinledikten sonra, hızlıca Korkut'tan dosyayı aldı ve okumaya başladı. Yüzünde hayret vardı, ara sıra bana bakıyor sonra tekrar indiriyordu başını.

"Sen... nasıl buldun bunları? Sana uzak dur demiştim." Dosyayı büyük bir öfkeyle sıktı. Ona karşın tavrımı hiç bozmadım.

"Çalıştım ve buldum. Her haber gibi bunun da basılmasını istiyorum."

"Hayır! Asla olmaz, Korkut yok et şunu! Başımıza bela açacaksın!" Korkut önce dayısına sonra da bana baktı. Önceki kadar soğuk değildi bakışları, her an kavga edecek gibi de değildi. Ne benim sözlerime ne de dayısının öfkesine karşılık vermeden öylece duruyordu. Olaylardan habersiz olduğu için miydi bu hali, kimin haklı olduğunu anlamaya çalıştığı için mi?

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now