ŞAHIS AİLESİ-23

115 35 2
                                    

Ben yüzme bilmiyorum. Ben yüzme bilmiyorum. Ben yüzme bilmiyorum... Sırtımızı sertçe çarpacağımız bir zemin beklerken, denizden hallice bir su birikintisine düştük. Ayaklarım yere değmiyordu, dengemi sağlayamıyordum ve ben yüzme bilmiyordum. Çırpındıkça batıyordum, kulaklarıma ve ağzıma sular doluyordu. Nefesim kesiliyordu, öksürmek istiyordum ama yapamıyordum. Soğuktu, karanlıktı, çıkacak kuru bir yer yoktu.

Kalbim korkuyla atarken yanımda bir hareketlilik hissettim. Nigar'ı da düşürmüştüm suya. Benim kadar çırpınmıyordu, belki de yüzme biliyordu. Batıp çıkarken, elimi tutmaya çalışıyordu ama o kadar çok hareket ediyordum ki beni tutması imkansızlaşıyordu. Kısa bir süre sesini duydum, bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Ama nefes alış verişlerim azalmışken başımın dönmeye başlamasıyla ne dediğini bir türlü anlayamıyordum.

Su hareketlerimi kısıtlıyordu, hissedilir bir akıntı vardı ve ben düştüğümüz yerden uzaklaşmaya başlamıştım. Paçası lastikli pantolonum balon gibi şişiyordu. Büyük cepleri işimi görür diye almıştım oysa. İlk düştüğümde üşümüştüm ama şimdi içimde bir ateş vardı. Muhtemelen nefes alamamamdan kaynaklanıyordu. Karanlığın içinde bata çıka savrulurken, bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Birkaç dakika içinde bunu yapacak kadar bile gücüm kalmamıştı. Direnmeseydim çabucak uyurdum herhalde. İçimdeki bitmek bilmeyen panik olmasaydı bana uzatılan eli tutabilirdim, kendimi daha da derine göndermezdim.

Elimde değildi, ben batıyordum. Uyumam gerekiyordu ve başkasının elini tutamazdım, başkasını da kendimle derinlere götüremezdim. Şimdi gerçekten bir hayat savaşının içindeydik ve birbirimizi koruyamazdık. Endişem bir anlığına yerini terk ettiğinde Nigar'ın bana uzanan elini kalan son gücümle ittirdim. Gözlerim kapanıyordu, kapatmak istiyordum. Nefes alamamak ve boğulmak korkutucuydu ve bu acıya daha fazla katlanmak canımı yakıyordu. Yorulan kollarımla çırpınmayı bıraktığımda ayağıma dolanan bir şey hissettim. Ne olduğunu bilmiyordum, bu karanlık dehlizler kim bilir nelerle doluydu. Kulaklarım uğulduyordu, yapabildiğim en cesurca şeyi yapıp bedenimi serbest bıraktım.

***

Başım ıslak çamaşırlar kadar ağırdı. Boynum da öylesine ağrıyordu ki mümkün olsa kafamı bedenimden çıkartır bir süre dinlenirdim. Zorla gözlerimi açmaya çalıştım. Soluk borum yanıyordu. Burnum acıyordu, hala ıslak saçlarım yüzüme çarparken su dolmuş kulaklarım dehlizdeki su sesini işitmekten vaz geçmiyordu. Karanlığın aksine loş bir ışık vardı gözlerimi acıtan. Başımı zorla da olsa kaldırdığımda yavaş yavaş yaşananları hatırlamaya başladım.

Suyun içinde değildim, ölmemiştim. İstediğim kadar nefes alabilir, istediğim kadar ağlayabilirdim. Önce ürkek davrandım, emin olmak ister gibi. Yaşıyordum değil mi? Sonra yavaştan hızlıya doğru derin bir soluk çekmeye niyetlendim ciğerlerime. Organlarımdan izin yoktu henüz. Aldığım nefesten daha fazlasını, püskürtür gibi dışarıya verdim. Çeneme doğru silemeyeceğim kadar sıvı aktı ağzımdan. Sonrasındaysa suda öksüremediğim kadar öksürdüm. Hiç bu kadar acı verici olmamıştı.

"N-Numune... iyi misin?" Varlığını sesini duymamla hatırladığım Nigar'ı görebilmek için sıkıca kapattığım gözlerimi açtım. Yanımda olduğunu bilmek endişelerimi hafifletti. Benim yüzümden boğulmuş olsa, nasıl yaşardım bu vicdan azabıyla? Birkaç metre uzağımda bir sandalyede elleri bağlı oturuyordu. Tepeden tırnağa ıslaktı ama benim kadar hırpalanmamıştı. Dudaklarımı araladım bir şey söylemek için. Gözlerim dolmuştu. Adını telaffuz etmek istediğimde boğazıma bir bıçak saplanır gibi oldu, sustum. Su içsem geçer miydi?

"Vay, uykucu balık da uyanmış!" Odaya giren adama ters ters baktım. Niye bize balık diyordu? "Buldum, sen sazansın. Kurduğum tuzağa düşen, hiç düşünmeden koşa koşa atlayan bir sazan. Her şey gerçekçi olsun diye suyun içine ağ yerleştirdim. Aslında olta da kullanabilirdim ama bu pek güvenli olmazdı sanırım. Bilemiyorum belki de..."

NUMUNE ŞAHISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin