DÜRBÜNLERE KAST - 7

58 17 0
                                    

Lokman abinin çalışma odasındaydık. Evin geri kalanından bağımsız, dağınık ve çokça alakasız eşyanın bir arada bulunduğu bir yerdi. Türlü boylarda teleskop ve dürbünün hemen arkasında olta koleksiyonu vardı. Bir yere çarpmadan, dikkatlice oturmadığım sürece büyük bir yıkıma sebep olabilirdim. Özellikle büyük vazolarda duran farklı renk kumlar, etrafa saçılmak için epey davetkâr duruyordu. Nefesimi tutup, sağ salim tekli deri koltuğa oturduğumda masanın üstündeki Japon balığına bakarak güldüm. Cam fanusun içinde yaşamıyordum ki canım!

Dakikalardır içimde sevinç vardı. Asaf'ın bahsetmediği görevini, Lokman abiden öğrenmiştim. Gizli hazinelere ellerini uzatan hırsızları yakalıyorlardı. Sandığımın aksine, Ramses'i çalan ve hükûmete satan onlar değillerdi. İlk başta bana karşı kabalık ettiklerini unutmayacaktım elbette. Beni düşman casus sandıkları için temkinle yaklaşmışlardı. Ama bir süre daha bütün rahatsız anılarımın acısını çıkartacaktım onlardan. Maskeler bir gün düşüyordu işte. Kaçmanın faydası yoktu, hele de benden.

"Kimlik, pasaport, ehliyet. Hepsi hazır. Yalnız, Naime adıyla mı çıkartsaydık? Dünya üzerinde başka bir Numune olduğunu sanmıyorum. En azından dikkat çekmezdiniz." Asaf eline aldığı zarftan sahte kimlikleri çıkartırken, buna ne gerek olduğunu sorguluyordum. Böyle bir talebim yoktu, herhangi bir kimliğe ihtiyacım da yoktu. Benimkini bana verseler yeterliydi. Hem Naime de kimdi? Numune, şu anda sonuna kadar savunabileceğim bir isimdi. Türkiye'de bile bana ehliyet vermemişlerdi üstelik. Tabi eğitim sırasında küçücük otomobili vinç kullanır gibi hoyrat sürmemin bunda etkisi vardı. Daha yavaş olmak kaydıyla bir kaç ay sonra yeniden eğitime gidecektim. 

"Al bunları, yanında bulunsun." Asaf zarfı uzattı. Yan bir bakış attım ona. Bu belgeler burada bir süre daha misafir olacağım anlamına mı geliyordu? Yoksa beni uçağa bindirip doğruca evime mi yollayacaklardı? Karşımdakilerin suçluların karşısında olduğunu öğrendiğimden beni sırıtıp bu ihtimali düşünüyordum. Ben de kalbi temiz bir insandım nihayetinde. Hep iyilerin yanındaydım. Konforlu bir yolculuğu hak ediyordum. Elimdeki kimliği evirip çevirdim. Nereden bulmuşsa, bir de vesikalık koymuşlardı.

"Fotoğrafımı nereden buldunuz?" diye sordum başımı kaldırmadan. O sıra pasaportumu inceliyordum. Cevap gelmeyince sayfaları çevirdim. Elimde sahte evraklar vardı ve fotoğrafımı nereden bulduklarını sorguluyordum. Şaşılacak şeymiş gibi! 

"Yine de etrafta fazla dolaşmayın Asaf." Masanın ardından öne eğilip kısık sesle bir uyarı çekti Lokman abi. 

"Bu gün ufak bir işimiz vardı diye çıktık. Karargaha gidene kadar evde kalacağız abi. Komutanın yurt dışındaki işi bitene kadar oyalanırız." 

"Beni götüreceğin yer karargah mıydı?" Sitem etmeden duramazdım artık. Kollarımı bağlayıp arkama yaslandım. "Ölüm tehditleri, gizemli hareketler, korsancılık oynamalar... En başından olayı tüm gerçekliğiyle, yüzüne maske takmadan anlatsaydın ya Asaf. Ben celladıma gittiğimi sanıyorken, görüşeceğim kişinin bir komutan olduğunu yeni öğreniyorum. Lokman abi anlatmasa hiçbir zaman bilemeyecektim. Sürekli tedirgin bir düşman vaziyetinde karşınıza dikilecektim." 

"Bunu sonra konuşalım Numune." Lokman abinin bana gerçekleri anlatmasından pek hoşnut değildi Asaf. Adamın biraz temkinli davranacağını düşünmüştü. Sohbetimizi bitirdiğimizde salona gelmişti ve ben öğrendiklerim yüzünden memnun bir halde sırıtırken, iş işten geçtiğini anlamıştı. Bu kimlik işlerini yalnızca teşkilattakiler için yapıyorlardı. Lokman abi de beni bir görevin parçası sanmıştı. Asaf'a da bilgi vermediği için kızmayı ihmal etmemişti. Görev icabı, söylenileni açıklama veya sorgulama gereği duymadan yapmaya öyle alışmışlardı ki adım ve yapılması gereken söylendiğinde işlem başlatılmıştı. 

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now