DÖNEN FENOMEN-11

147 38 16
                                    

Nigar komiser beni sağ salim eve teslim etmeden gitmeyeceğini söylediğinde, birlikte merdivenleri çıkıp apartman kapısının açılmasını beklemeye başladık. Olaydan hemen sonra, memurlar karakola giderken biz hastaneye gitmiştik. Bileğimde incinme vardı, boynum için de ağrı kesici krem yazmıştı doktor. Bileğim ne kadar ağrıyor olsa da evdekilerin anlamaması için bandaj takamazdım. Nigar komiserin tüm ısrarlarına rağmen, odamda takmak üzere hemşirenin sardığı bandajı çıkarttım. Kazadan beri hiç yanımdan ayrılmamıştı. Kızgın mıydı yoksa endişeli miydi kestiremiyordum. Kapı açıldığında bizi karşılayan anneme, sahilde dolaşmış iki arkadaş kadar normal bir gülümseme gönderdik.

"Hoş geldiniz kızım." Nigar komiser anneme karşılık verirken, ben de diğer ayağımdan yardım alarak ayakkabılarımı çıkarttım. Elimi kullanmamaya gayret ediyordum. İçeriye girdiğimde, Nigar komiser son kez bana bakıp gitmek üzere arkasını döndü. Evde yaramazlık yapmayacağımın teminatını verebilirdim. Saat yavaş yavaş geç olmaya başlamışken, annemin nazik davetini geri çevirmişti. Yorgunluk bedenimin her zerresine yayılıyordu, fakat aklım karakola götürülen adamlardaydı.

"Komiserim, bir dakika! Karakola mı gidiyorsunuz?" Ellerini beline koyup bana döndüğünde, aramızda mesafe olsa bile onun da yorgun olduğunu görebiliyordum. Hafif bir gülümseme yerleşti yüzüne.

"Yat uyu Numune. Dinlen, dikkatli ol ve sabret." Son ikisini yapar mıydım bilemiyorum ama kesinlikle ilk dediğini yapacaktım. Sol elimi kaldırıp başımın kenarına değdirdim. Memurların Nigar komiserin emirleri karşısında yaptığı bir hareketti. O merdivenlerden inip gözden kaybolduğunda kapıyı kapatıp içeriye geçtim. Babaannem yatmış, babam salonda oturuyordu. Her şeyden habersiz deniz havası aldığımı sanan aileme karşı derin bir vicdan azabı içinde olsam da, o adamları yakalatmış olmanın mutluluğu vardı üzerimde.

Babamın yanına gidip oturdum. Kumandasını bir kenara bırakıp konuşmaya başladı. İzlediği bir açık oturum hakkında yorum yapıyordu. Oysa ben gözlerimin kapanmasına hakim olamıyordum. Ağrı kesicilerin verdiği bir sersemlik de vardı üzerimde. Birazcık yana kayıp, sol elimden destek alarak koltukta rahat bir açı yakaladığımda babamın dizine yattım. Soru sormadığı takdirde, tüm konuşmalarını masal gibi dinlerken, farkında olmadan uykuya dalmıştım. Eli saçlarımdaydı.

***

Nigar komiserin anlattıklarını yazdığımda tatmin olmuş bir ifadeyle arkama yaslandım. Nihayet kafamızdaki sorulara cevap bulabilmiştik. İnsanların hırslarına, başkalarının hayatlarını hiçe sayarak yaptıkları planlara ve herkesi menfaati için kullanmalarına şahit olmuştuk. Öğle vakti odama giren güneş ışıkları masamın üstündeki fesleğenin yapraklarına değiyordu. Bilgisayarı bir kenara çekip, fesleğenin başını okşamak için elimi güzel kokulu bitkinin üzerine koydum. Fantastik bir maceranın hatırasıydı. Köşede duran bir bardak suyu alıp, kısım kısım toprağa döktüm. Sağ bileğimdeki bandajın ıslanmamasına ve kirlenmemesine gayret ediyordum. Sağ elini fazla kullanan biri olduğum için biraz zorlanıyordum tabi.

Kapının sessizce açıldığını fark ettiğimde dikkatimi gelen kişiye verdim, Suzan ablaydı. Korkut'un beni çağırdığını söyleyip resmi bir şekilde ismimi telaffuz ettiğinde, onun duymadığı bir oflamayla yerimden kalktım. İnatçı bir tepkiyle yaklaşacaklardı bana farkındaydım. Karşı koymayı da düşünmüyordum bu hallerine. İşimi yapacaktım, işimle ilgilenecektim. Bir şey konuşmak isterse yanıma gelebilecek olan Korkut'un, patron tavırlarına bile katlanacaktım. Ne konuşacağımızı merak ederek, resmi bir tavırla odasına girdim. Ne resmiyet ama!

"Sitede yazı yayınlamışsınız Numune Hanım!"

"Evet, yayınladım." Bu gün odasından hiç çıkmamıştı, ben de yanına uğramamıştım. Gün içinde yaşanan ilk karşılaşmada, emrine uyup ayağına gitmiştim ve bir selam bile vermeden direkt olarak konuya girmişti. Buna karşılık, onun sorgular tavrına verebileceğim tek cevap kendinden emin bir evetti.

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now