13. Bölüm

430 25 14
                                    

Bardan çıktıklarında havanın aydınlanmaya başladığını gördüler. Suppasit öfkeli bir fırtına gibi arabasına doğru ilerlerken Kana'yı da arkasından sürüklüyordu. Arabaya geldiklerinde Suppasit yolcu kapısını açıp Kana'yı içeriye savurdu. Kana titrek elleriyle emniyet kemerini bağladığı sırada Suppasit arabanın etrafından dolanıp sürücü koltuğuna oturdu.

Tek kelime etmeden yola çıktılar. Kana sessizlik içinde oturdukça kendini daha kötü hissetmeye başlamıştı. Ortamın ağırlığı Kana'yı boğuyordu. Azarlanmayı göze alarak kısık bir sesle konuştu. Belki uysal davranırsa Suppasit ona çok kızmazdı.

"Suppasit ben -"

Suppasit'in yumruğu direksiyonun ortasına bir gümleme ile indiğinde Kana'nın sözleri ağzına tıkıldı ve esmer çocuk olduğu yerde sıçradı.

"Gerçekten beni katil olmaya zorluyorsun."

Adamın sıkılı dişleri arasından çıkan kalın sesi Kana'yı oturduğu yere sindirdi.

"Ben sadece yardım etmek istemiştim."
Titreyen sesi kelimelerin kekeme çıkmasına neden oldu.

Suppasit aklını kaçırmış gibi güldü. Elleri direksiyonu sıkmaktan beyazlamıştı.
"Ben senden böyle bir yardım istedim mi?!"

Kana'nın alt dudağı titriyordu. Gözlerinde minik yaşlar birikmişti ama ağlamamak için kendini sıkıyordu. Kucağındaki elleri ile oynuyordu.

Suppasit diğerinin ağlamaklı ifadesini görünce ağzının içinden kaba bir küfür homurdandı. Ani bir hamleyle direksiyonu kırıp arabayı yolun kenarına çekti. Kana savrulmamak için kapıya tutunmuştu.

Suppasit sinirle derin soluklar alırken kafasını geri atıp koltuğun başlığına yasladı. Gözlerini kapatıp kendini sakinleştirmeye çalıştı. Biraz daha iyi hissettiğinde geri doğruldu. Kana aynı pozisyonda oturmaya devam ediyordu.

"Güzelim bana bak."

Kana çekingen bakışlarını Suppasit'ten gelen emirle ona çevirdi. Suppasit çocuğun gözünden kaçan birkaç gözyaşının yanaklarında iz bıraktığını gördü. Alt dudağı dişlenmekten yara olacaktı.

Kana'nın koltuğuna doğru yaklaşan Suppasit çocuğun emniyet kemerini çözüp onu göğsüne doğru çekti ve sarıldı. Kafasının üstünden öperken daha çok kendisine kızarcasına söyleniyordu.

"Bebeğim bana yardımcı olmaya çalıştığın için kızmıyorum sana. Hatta başka bir durumda olsak çok mutlu olabilirdim. Ama şartlar biraz sıkıntılı biliyorsun. Seni böyle dikkatleri üstüne çekmiş halde görmek beni sinirlendirdi. O pisliklerin iğrenç bakışları sana odaklanmışken kim bilir neler geçti akıllarından. Seni götürmek isteyen piç herif bir daha karşıma çıkarsa yaşamak için bana yalvarması gerekebilir."

Kana ciddi anlamda rahatladı. Suppasit ne olursa olsun ona kızmamış, sıcaklığından mahrum etmemişti. Adamın göğsüne daha çok sokulurken kafasını salladı.
"Özür dilerim. Kaybedeceğini düşünmüştüm. Bu yüzden sana fırsat yaratmak için bir şeyler yapmaya çalıştım."

Suppasit baş parmağı ile diğerinin yanağını okşadı. Sonra eğilip şakağından öptü.
"Biliyorum güzelim. Teşekkür ederim. Sen olmasan gerçekten kaybedebilirdim. Ama sana benim bakmam gereken şekilde bakan insanlar gördüğümde deli oluyorum. Utanmazca sana sahip olabileceklerini düşünüyorlar."

Kana, Suppasit'in sarılışından geri çekilip adamın gözlerinin içine baktı. Tek elini göğsünün, tam da kalbinin üstüne koydu.
"Onlar sadece düşünebilir ama sen çoktan bana sahipsin. Başkalarının bana nasıl baktığı, ne düşündüğü, ne hissettiği umrumda değil. Benim yanında olacağım tek kişi sensin. Ben tamamen sana aitim Suppasit..."

Suppasit çocuğun ağzından dökülen her bir kelimeyi kalbine depoladı. İlk başta Kana'nın dış güzelliğine vurulmuş olsa da bu güzelliğin içine yansıdığını görmek onu daha da mutlu ediyordu. Eğilip ısırılmaktan tahriş olmuş dudaklarını öpmeden önce memnuniyet yüklü sesiyle fısıldadı.

"Sen benimsin. Tıpkı benim de senin olduğum gibi. Sadece bedenime değil kalbime ve ruhuma da sahipsin. Ben tamamen sana aitim Kana..."

Kalpten gelen güzel bir öpücükle birleşti dudakları. Sakin ve yumuşaktı.

Geri çekildiklerinde Kana mutlu bir şekilde gülümsedi.
"Aslında ortak olabiliriz. Sen oyunu oynarken ben diğerlerinin dikkatini dağıtırım. Birlikte neler başarabiliriz bir düşünsene.."

Suppasit onaylamaz bir tavırla başını iki yana salladı.
"Kana... İstemediğimi az önce söyledim."

Kana pes etmek yerine durumun üstüne gitti. Koltuğunda daha dik oturmuş heyecanla konuşuyordu. Suppasit'i ikna etmeye hevesliydi.
"Ama Suppasit hemen kestirip atma. Bugün takım çalışmamız sayesinde kazandık. Neden bunu başka oyunlarda da yapmayalım ki? Hem başkalarını kafana takmaman gerektiğini söylemedim mi? Yanımda sen varken kimse bana bir şey yapamaz. Lütfen kabul et. Hiçbir şey yapmadan durmak canımı çok sıkıyor."

Dudaklarını büzüşü ve yavru köpek bakışları Suppasit'i zayıf yönünden yakaladı. Yenilgiyle soluğunu dışarı verdi.
"Tamam, dediğin gibi olsun. Ama bir daha böyle işlere kalkışacaksan önceden haberim olsun. Oyunun ortasında birilerini dövdürtme bana."

Kana mutlulukla kocaman gülümsedi ve Suppasit'e sarıldı. Sevimli kıkırtıları adamın kulağını gıdıklıyordu.

Geri çekildikten sonra Kana elini kendi boynuna götürdü. Kolyeyi parmaklarının arasına dolayıp yaramaz bir gülüşle Suppasit'e baktı.
"Kısa günün kârı mı demeliyiz sence?"

Suppasit onun gülüşüme karşılık verdi.
"Hadi gidip bu hediyenin ne kadar değerli olduğuna bakalım. Bize en güzelinden bir kahvaltı ısmarlayabilecek mi?"

Araba yeniden hareketlendiğinde artık içindeki hava hafiflemişti. Restorana varana kadar Kana'nın gevezelikleri ile dolup taşmıştı. Suppasit ise en sevdiği şarkıyı dinler gibi huzur buluyordu çocuğun yumuşak sesinde.

Poker Face /MewGulfWhere stories live. Discover now