20. Bölüm

311 22 18
                                    

Suppasit üzerine tam oturan gömleğini ilikleyip ceketini aldığında onu kısık gözlerle izleyen Kana ile buluşturdu bakışlarını. Kana yanaklarını şişirip ofladı.
"Yine çok yakışıklı oldun. Artık bu durum sinirimi bozmaya başladı."

Suppasit yamuk gülüşüyle dişlerini gösterdi. Kana'ya yaklaşıp belinden yakaladı. O sırada gözleri esmer çocuğun açıkta kalan yakasına takıldı. Gömleğin düğmeleri göğsünün altına kadar açıktı ve yumuşak cildi gözler önüne seriyordu. Suppasit kaşlarını kaldırıp dilini ön dişlerinin üstünde gezdirdi.

"Peki senin bu haline ne demeli? Bu bedenin her bir köşesinde benim izlerim varken onu başkalarına göstermek... Sen kendi güzelliğini göremiyorsun. Halbuki ben sana bunu gayet iyi anlattığımı hatırlıyorum. Hem de defalarca..."

Kana gözlerini kaçırmadan Suppasit'in yoğun bakışlarına karşılık verdi. Kollarını diğerinin boynuna doladı ve elleri Suppasit'in başının arkasındaki bir tutam saçı avuçladı.
"Sanırım pek iyi anlayamamışım. Belki döndüğümüzde bir kez daha anlatırsın..."

Suppasit alt dudağını ısırıp Kana'ya 'bittin sen' ifadesiyle bakarken sırıtıyordu. Kana da aynı utanmaz gülüşle Suppasit'e bakıp kıkırdadı. Birlikte odadan çıkmadan önce kısa bir öpüşme seansı gerçekleştirmişlerdi.

Neon parıltıların ağırlıklı olduğu mekana ilk adımı attıklarında Suppasit yine göğsünü daraltan o duyguyu hissetti. Bar tezgahına doğru ilerlerken bir an onları takip eden gözler olduğunu fark etti. Adımlarını yavaşlattı. Kana ne olduğunu anlamayarak dönüp Suppasit'e baktı. Suppasit sanki onu izleyen gözlerin nerede olduğunu biliyormuş gibi bakışlarını halı kaplamalı merdivenlerin en tepesine çevirdi.

Felix'in yarım bir gülümsemeyle aydınlanmış suratı ile karşılaştı. İri yarı adam takım elbisesinin ceketini omuzlarına atmıştı. Elleri pantolonunun ceplerindeyken merdiven trabzanlarına yaslanmıştı. Arkasında biraz daha karanlıkta kalan birkaç adamı da gözüküyordu.

Kana diğerinin çatılan kaşlarını görünce bakışlarını takip etti ve merdivenlerin tepesinde dikilen en büyük kabusuyla yüzleşti. Başından kaynar sular dökülmüş gibiydi. Parmak uçlarına kadar bir karıncalanma geçti tüm vücudundan. Farkında olmadan Suppasit'e yaklaştı ve adamın ceketine tutunup kumaşı ellerinin içinde yumruk yaptı. Suppasit'in kolları korumacı bir tavırla esmer çocuğun bedenine sarıldı. Ateş saçan gözleri ise bir saniye bile Felix'in üstünden çekilmemişti.

Felix yavaşça başını eğip selam verir gibi bir havayla aşağıdaki ikiliyi yanına çağırdı. Suppasit gitmek için hareketlendiğinde Kana itiraz ederek ona engel olmaya çalıştı. İrice açtığı gözleri korkuyla parlıyordu. Suppasit esmer çocuğun ensesindeki saçları okşadı ve dudaklarını minik kulaklara yapıştırdı.
"Yanındayım güzelim. Seni benden alamaz. Korkma, tamam mı?"

Kana istemeyerek de olsa Suppasit'in yönlendirmesi ile merdivenleri tırmanmaya başladı. Onlar yaklaştıkça Felix'in yüzündeki gülümseme genişledi. Suppasit de sinir bozucu bir sırıtışla karşılık vermekten geri durmadı.

"Sonunda buldun bizi demek Felix! Köpek gibi kokumuzu takip ettin günlerce. Senin için zor olmamıştır gerçi. İtlik senin doğanda var."

Suppasit'in arsızca gülerek söyledikleri Felix'in çenesini sıkmasına neden oldu. Ama yüzündeki gülümsemeyi bozmamaya gayret gösterdi.

"Sizin de korkak tavuk gibi kaçtığınız gerçeğini unutmamak gerek Suppasit. Yakalanma korkusuyla oradan oraya savruldunuz. Kendinizi peri masalınıza kaptırdınız. Gerçek hayata dönmenin vakti gelmedi mi sence de?"

İki adam da gergin vücutları ile dikilmiş meydan okurcasına birbirlerine bakıyorlardı. Felix'in bakışları Suppasit'in arkasına saklanmış Kana'ya çevrildi. Kötü adamın gözlerinden tehlikeli parıltılar geçti.

"Selam güzellik. Uzun zamandır görüşemedik. Sahibini özlemedin mi? Sahibin seni çok özledi."

Suppasit araya girdi. Sıkılı dişlerinin arasından konuşurken sesi kalındı.
"Çek o pis gözlerini onun üstünden. O senin değil. En son yaşadıklarımızı çabuk unuttun sanırım."

Felix gülüşünü yüzünden hiç silmedi.
"Tabi ki unutmadım Suppasit. Ve bu gece aynılarını tekrar yaşamaya niyetim yok."

Korumalardan ikisi Suppasit'i arkasından yakaladı. Suppasit dirseğini birinin karnına geçirdi fakat iki güçlü adama karşı zayıf kaldığı için sıkıca tutulmasına engel olamadı. Üçüncü bir koruma yaklaşıp Suppasit'in belindeki tabancayı aldı ve Felix'e verdi. Felix ise o sırada Kana'yı yakalamıştı. Tek kolunu esmer çocuğun beline sıkıca doladı. Suppasit'in tabancasını Kana'nın çenesinin altına dayadı.

Suppasit tükürürcesine bağırdı.
"Puşt herif! Eğer onun kılına zarar verirsen seni mahvederim! Ölmek için bana yalvarırsın!"

Felix keyifle bir kahkaha patlattı. Dudaklarını Kana'nın yanağına bastırdı. Kana tiksintiyle geri çekilmeye çalıştı ama adamın onu tutan kolları daha çok sıkılaştı.
"Bizim güzeller güzelimize ne yapabilirim ki? O seni seçmiş olsa bile yine de ben ona kızamam. Değil mi Kana?"

Esmer çocuk diğerinin kolları arasında çırpındı.
"Bırak beni pislik! Dokunma! Sen benim sahibim değilsin!"

Felix sinirle Kana'nın çenesini tuttu ve sıktı. "Cık cık! Çok ayıp. Senin dilin ne kadar uzamış öyle!"

Suppasit korumalardan kurtulmak için bir kez daha çabaladı. Onu tutanlara saldırmaya çalıştı ama korumalar hareket edemeyeceği şekilde vücudunu kilitlemişlerdi. Sinirden köpürerek Felix'e bakmaktan başka bir şey gelmiyordu elinden.

"Ne istiyorsan adam gibi söyle! Benden bu kadar mı korktun da elimi kolumu bağladın?"

Felix öfkeden kızarmış Suppasit'in aksine gayet sakindi. Sanki zafer kazanmışcasına gülümsüyordu.
"Senden korkacak kadar bile umursamıyorum seni Suppasit. Sadece bu sefer saçma sapan şeyler yapmaman için önceden tedbir alıyorum."

Elindeki tabancanın ucunu Kana'nın boynundan göğsüne doğru kaydırdı. Kabinin olduğu hizada tuttu. Kana'nın dolu gözlerinden firar eden birkaç damla yaş yanaklarını ıslatmıştı. Korku dolu bakışları Suppasit'in içini yakıyordu.

Felix gözlerini kısıp Suppasit'e baktı.
"Kumar oynayacağız. Bu sefer paraya ihtiyacınız yok. Tek bir bahis olacak. Kazanırsan yaşarsın, kaybedersen ölürsün."

Poker Face /MewGulfWhere stories live. Discover now