17. Bölüm

403 23 10
                                    

Suppasit elinde tuttuğu bardağı hafifçe salladı. Yavaşça dudaklarının arasına koyup bir yudum aldı. Bardağı masaya sertçe bıraktığında viskinin içinde yüzen buzlar şıngırdadı.
"Çift kart."

Görevli iki kartı kapalı olarak masada kaydırıp Suppasit'e uzattı. Suppasit yeni aldığı iki karta karşılık olarak elinden çıkarmak istediklerini masaya bıraktı. El devam etti. Sıra yeniden Suppasit'e geldi.
"Artırıyorum."

Diğer oyunculardan bazıları Suppasit'in peşinden bahis oynadı. Masaya ciddi miktarda paralar yatırılmıştı. Suppasit gözünü bile kırpmadan bahsi artırdı. Oyuncuların gergin hissetmeye başladıkları oturdukları sandalyede kıpırdanışlarından anlaşılıyordu. Birkaçı Suppasit ile çekişmeli bir yarışın içine girdi fakat Suppasit'in pes etmeyeceğini fark edince geri çekildiler. Adam sanki yenilmekten hiç korkmuyormuş gibi gereğinden fazla parayı ortaya koyuyordu.

Kartlar sırayla açıldığında Kana için artık şaşırtıcı olmayan bir şekilde Suppasit kazandı. Masadaki diğer oyuncular ise şaşkınlık ve mağlubiyet duyguları ile donakalmıştı.

Suppasit gülümseyip yanı başında oturan Kana'ya döndü. Kimseyi umursamadan uzanıp çocuğu kendine çekti ve dudaklarına kapandı. Kana utancından kıpkırmızı oldu. Suppasit geri çekildiğinde onun domates suratına kahkaha atıp ayağa kalktı. Tek kolunu Kana'nın beline sarıp birlikte çıkışa doğru ilerlerken kafasını arkaya çevirip masadakilere göz kırptı.

Mekanın çıkışında Kana koşturmaya başladı ve Suppasit'in elinden tutup onu da peşinden çekiştirdi. Küçük kahkahaları karanlık sokaklarda yankılanıyordu. Suppasit esmer çocuğu yakaladı ve etrafında döndürdü. Sadece ikisinin duyabildiği hayali bir müzik eşliğinde dans ediyor gibiydiler.

Suppasit esmer çocuğa baktıkça güzelliği karşısında büyüleniyordu. Esmer tenine yakışan ve bol gelen beyaz takımları ile ince vücudu daha zarif görünüyordu. Pembe dudakları ve kırmızı yanakları ile bir melekten farksızdı. Dişleri kocaman gülümsediği için ağzından fışkırmıştı. İpeksi sesiyle gülüyordu. Yavru köpek gözleri şimdi kısılmaktan küçücük olmuştu.

Kana ise karşısındaki adamın çekiciliğinde kaybolmuştu. Kendisinin tam zıttı siyah takımları yapılı vücuduna tam oturuyordu. Saçları elle şekillendirilmiş gibi dağınık ama göz alıcıydı. Beyaz teni elmas gibi parlıyordu. Koyu renk şekilli kaşları, çapkın bir gülümseme ile kıvrılan gül kurusu dudakları, mükemmel kıvrımlı burnu ve yoğun bakan iri gözleri ile sanki özenle yaratılmış gibiydi.

Tenha sokağın ortasında, gece karanlığını loş bir ışıkla kıran sokak lambalarının altında birbirlerine sarılıp dans ederlerken hiçbir şeyi umursamıyorlardı. Onlar için şu anda tek gerçek ikisiydi. Suppasit'in dudakları Kana'nın dudaklarına kapandığında esmer çocuk diğerinden gelen alkol tadını ağzının içinde hissetti.

Öpücükten geri çekildiklerinde Kana'nın gözleri Suppasit'in arkasında kalan karanlık uzun sokağa kaydı. Gölgelerin altında saklanmış karanlık bir silüetin onları izlediğini gördü. Siyahlara bürünmüş kişi başını öne eğmiş şapkasının altından keskin gözleri ile önündeki çifti izliyordu.

Kana'nın tüm vücudu buz kesti. Adam şapkasını geriye çekip yüzünü açığa çıkardı. Dudaklarında ürpertici bir gülümsemeyle Kana'ya baktı. Kana'nın nefesi kesildi. Bu kısa kesilmiş koyu kahverengi saçları, kaşının üstündeki yarık izini, itici yüzünü kaplayan kirli sakalı ve iri yarı bedeni nerede görse tanırdı. Yıllardır ona bir köle hayatı yaşatan adamı nasıl unutabilirdi ki.

Kana'nın solukları hızlandığında gözleri yaşlarla dolmuştu. Suppasit ile geçirdiği vakitten o kadar zevk alıyordu ki Felix gerçeğini unutmuştu. Şimdi adamı karşısında görmek ise asıl gerçekleri Kana'nın yüzüne çarpmıştı.

Suppasit esmer çocuğun aniden değişen tavırlarına kafa karışıklığı ile bakıyordu. Zayıf vücudu bir anda titremeye, irice açtığı gözleri sulanmaya başlamıştı. İki kolundan da tutup Kana'yı hafifçe sarstı.
"Hey, bebeğim ne oluyor?"

Kana'nın korku dolu bakışları Suppasit'e döndü. Adamı tutup Felix'in tersi yönüne yürütmeye çalıştı. Bir yandan ağlamaktan titreyen sesiyle konuşmaya çalışıyordu.
"Suppasit gidelim buradan! Acele et!"

Suppasit iyice karıştı. Kaşlarını çatmıştı. Farkında olmadan sesini yükseltti.
"Kana ne oluyor diyorum sana!?"

Kana artık hıçkırarak ağlarken Suppasit'i çekiştirip bağırmaya devam ediyordu.
"Gidelim! Lütfen Suppasit! Gidelim lütfen!"

Çocuğun elleri Suppasit'in yakasına yapışmıştı. Suppasit, Kana'yı bu kadar korkutan şeyin ne olduğunu bir türlü anlayamamıştı ve endişeyle etrafına bakınıp karanlık sokakları gözleriyle taradı. Görünürde tehdit oluşturan bir durum yoktu. Hızla arkasını döndü. Onu karşılayan yine bomboş karanlık bir sokaktı. Kana'yı sakinleştirmek için sıkıca tuttu.
"Güzelim neden korktun bu kadar? Bak hiçbir şey yok."

Kana panik içinde aynı yöne baktı ama Suppasit'in de söylediği gibi sokak bomboştu. Şaşkınlık içinde kendi etrafında döndü. Gözleri az önce gördüğü şeyi arıyordu. Adam bir yanılsama gibi aniden yok olmuştu. Kana'nın zihni bulandı. Şimdi de halüsinasyonlar mı görmeye başlamıştı?
Ağlayarak Suppasit'in kollarına bıraktı kendini.
"Gidelim buradan... Lütfen..."
Sessiz iç çekişlerinin arasında fısıldadı.

Suppasit yeniden tüm alanı dikkatlice incelerken içindeki huzursuzluk hissinden kurtulmaya çalışıyordu. Kana'yı kucağına alıp hızlı adımlarla arabasına ilerledi. Kana ise hâlâ korku içindeydi. Gördüğü şeyin hayal mı yoksa gerçek mi olduğunu bilemez halde ıslak gözleriyle etrafa bakınıyordu.

Suppasit arabaya bindikten hemen sonra yola koyuldu. Otele doğru sürdüğünde Kana panikle araya girdi. Şehirden uzaklaşmak isteğini söyledi. Suppasit sorgulamadan yoluna devam etti. Kana biraz sakinleştiğinde nasılsa öğrenecekti.

Başka bir şehire giriş yaptıklarında arabanın farlarından yansıyan ışık tabelayı aydınlattı. Suppasit yazıyı okudu. Daha önce hiç gelmediği bir yerdi burası, onun için de yeniydi. Güneşin doğuşuna birkaç saat vardı. Kana yan koltukta uyuyordu. Suppasit tanımadığı bu yerde bir otel bulmak için biraz dolaştı. Sonunda güzel ışıklandırılmış çok katlı büyük bir otelin önünde durdu. Arabadan inip diğer tarafa dolaştı. Kana'yı kucağına almaya çalışırken esmer çocuk uyandı.
"Nereye geldik?"

Suppasit onu indirip kapıyı kapattı. Kana ayakta durduğunda uyku sersemi biraz sallandı. Suppasit bir kolunu bacaklarının altından geçirip diğerini de beline sardı ve Kana'yı kucağına aldı. Kana hemen Suppasit'in boynuna sarıldı ve kafasını diğerinin omzuna yasladı. Gözlerini açık tutmak için kendisini zorluyordu. Uykusuzluktan kızarmış gözlerini kırpıştırıyordu. Suppasit otelin girişine doğru yürürken esmer çocuğun bu sevimli direnişine kısık sesle güldü. Dudaklarını Kana'nın alnına bastırdı.

"Uyumaya devam et bebeğim. Yeni bir yere geldik. Sabah her şeyi konuşuruz. Tamam mı?"

Suppasit'in cümlesinin sonu gelene kadar Kana çoktan uykuya yenik düşmüştü. Adamın berrak sesi ona ninni gibi geliyordu. Suppasit resepsiyondan anahtarı aldıktan sonra odaya çıktı. Kana'yı yatağa yavaşça bırakıp ayakkabılarını çıkardı. Uykusunda rahatsız olmaması için Kana'nın üstünü değiştirmek istiyordu ama bu girişimi esmer çocuğu daha çok rahatsız edeceği için bir şey yapamadı. En azından kıyafetlerinin kumaşı yumuşak ve esnekti.

Kendi ceketini ve ayakkabılarını da çıkartıp Kana'nın yanına uzandı. Bir kolunu çocuğun üstüne atıp yanına çekti. Kana uykusundan uyanmadan Suppasit'e sokuldu. Adamın sıcaklığına ve onu sıkıca sarmasına o kadar alışmıştı ki farkında olmadan bırakıyordu kendisini Suppasit'in sahiplenici dokunuşlarına.

Suppasit esmer çocuğu endişelendiren ve bu kadar korkutan şeyin ne olduğunu çok merak ediyordu. Aklında yüz çeşit senaryo dönerken gözlerini kapatıp uykuya dalması oldukça uzun sürmüştü.

Yarın vizelerim başlıyor. Bir hafta sonra görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın. Veee iyi okumalar 🥰💖

Poker Face /MewGulfWhere stories live. Discover now