23. Bölüm

300 18 25
                                    

Koskocaman odaya ölüm sessizliği çöktü. Belki de ölüm bu kadar yakın olduğundandı.

Herkes bir anlık donup kaldı. Yaşanılan durumun gerçekliğini algılamaya çalışıyor gibiydiler.

Sonra sessizliği bozan bir tıkırtı duyuldu. Felix elini geri çektiğinde Suppasit'in parmakları arasından kayan tabanca sert zeminle buluştu.

Kana'nın göğsündeki delikten sızan kanlar karnına doğru uzun çizgiler oluşturuyordu. Esmer çocuğun dizleri bükülürken Suppasit kendisinden beklenmeyen bir hızla ileri atıldı. Bu sefer kimse onlara engel olmadı. Kana yere düşmeden önce Suppasit onu kucaklamayı başardı. Kendi dizlerinin üstüne yavaşça otururken Kana'yı da dikkatlice kucağına yatırdı.

"B-bebeğim? Aman Tanrım! Korkma tamam mı? Bana bak hadi."

Suppasit'in ilk kez bu kadar çaresiz ve titrek çıkan sesi Kana için yabancıydı. Yakışıklı adamın yüzünü ıslatan gözyaşları aşağıya doğru akıyor ve Kana'nın suratına damlıyordu. Esmer çocuk sık ve derin soluklar alırken arada bir acıyla gözlerini kısıyordu. Küçücük bir delikten tüm göğsüne yayılan yanma hissi o kadar fazlaydı ki gözleri sulanıyor ve zihni bulanıyordu.

Odanın yavaşça boşalmaya başladığını fark etmediler. Felix zaferle gülümserken adamlarına işaret verdi ve birlikte çıkıp gittiler. Silah patladığında odada bulunan hiçbir şeyden habersiz insanlar korkuyla köşelere çekilmişlerdi. Birkaç kişi aceleyle kapıya koşturuyor ve bu olayda şahit konumana düşmemek için kaçıyorlardı. Bazıları ise nefesleri kesilmiş bir şekilde oldukları yerde donakalmıştı.

"Lütfen birisi ambulans çağırsın!"

Suppasit'in gözyaşları içindeki haykırışı odanın içinde yükseldiğinde herkes telaşla birbirine bakmış ama kimse bir harekette bulunmamıştı. Kimse müdahalede bulunacak cesarete sahip gözükmüyordu. Sonra kapının yakınlarından belli belirsiz bir kadın sesi telefonunun hoparlörüne kumarhanenin ismini söylemiş ve yaralının acil müdahaleye ihtiyacı olduğuna dair bir şeyler mırıldanmıştı. Suppasit ve Kana için tüm bunlar arka planda boğuk kalmıştı.

Suppasit kucağında sere serpe yatan esmer çocuğu hareket ettirmeye korkuyordu. Bir türlü durduramadığı gözyaşları içinde Kana'nın kanı bulaşmış elleri ile kuzgun siyahı saçları okşuyordu.

"Özür dilerim güzelim. Seni koruyamadım. Çok özür dilerim. Her şey benim yüzümden oldu. Benim bencilliğim yüzünden canın yandı defalarca. Seni karanlığıma sürükledim. Çok özür dilerim bebeğim."

Suppasit'in fısıltılı sayıklamaları Kana'nın kulaklarına zar zor ulaşıyordu ama sözcüklerin ağırlığı göğsüne saplanan kurşundan daha çok acıtmıştı canını. Sevdiği adamın böyle mahvolması Kana'yı kendi acısını unutturacak hale getiriyordu. Göğsüne bastırdığı elini yavaşça kaldırıp Suppasit'in yanağına tutundu. Güçsüz titrek parmaklarının ucundaki kan ağlamaktan kızarmış adamın suratına bulaşıp iz bıraktı. Konuşmadan önce birkaç kez kabaca yutkunması gerekti çünkü boğazı çöl gibi kuruyup kalmaştı.

"Kes şunu... Özür dileme. Hiçbir şey senin yüzünden değil. Kendini suçlama. Beni üzüyorsun."

Ara verip derin derin soluklanması gerekti. Gözleri acıdan sulanmıştı. Yine de gülümsemeye çalışıyordu. Suppasit onun bu halini görünce hemen araya girdi.

"Şşştt...Kendini zorlama. Sonra konuşuruz bunları."

Suppasit'in tüm itirazlarına karşın Kana başını iki yana salladı. Esmer teni solmuş ve beyaza dönmüştü. Alnında damla damla terler birikmiş saçlarını ıslatmıştı. Yarı baygın gözleri ile Suppasit'e bakıyordu.

Poker Face /MewGulfOnde histórias criam vida. Descubra agora