26. Bölüm

273 24 5
                                    

Medyada sakallı bir adam var. Onun kim olduğunu bilmiyorum. Google'dan buldum. Siz onu Felix gibi hayal edebilirsiniz isterseniz. İyi okumalar.

Felix şaşkınlık ve şüphe karışımı ile Suppasit'e baktı.
"Anlaşma? Dökül bakalım aklındakileri Suppasit!"

Suppasit çenesini öne çıkartıp kendinden emin bir ifadeyle cevap verdi.
"Kana'yı almak istiyorum. Babasıyla imzaladığın sözleşmeyi iptal edecek ve benimle yeni bir sözleşme imzalayacaksın."

Kana duydukları ile irkildi. Kendisini geri çekip Suppasit'in kollarından uzaklaşmak istedi ama Suppasit buna izin vermedi. Kana'nın gözleri şaşkınlık ve biraz da hayal kırıklığı ile sulanmaya başlamıştı. Suppasit'in böyle bir anlaşma girişiminde bulunacağını asla tahmin etmezdi. Şimdi ise ne düşüneceğini bilemez haldeydi. Kalbi kırılmış gibi hissediyordu. Sürekli kandırılıyordu. Ama bir yandan da Suppasit'in bir bildiği olduğuna inanmak istiyordu. Ona güvenmek istiyordu çünkü başka seçeneği yoktu.

Felix hırıltılı bir kahkaha attı.
"Demek küçük Kanawut'un sahibi olmak istiyorsun? Ya ben bu anlaşmayı kabul etmezsem? Öyle hemen tamam diyip kendi ellerimle onu sana teslim edeceğimi düşünmüyorsundur herhalde?"

Suppasit dik duruşunu bozmadan aynı ciddiyetle karşılık verdi.
"Ne kadar istersen veririm. Yeterince param var. Ama kumar oynamayacağız ya da o silahı işin içine dahil etmeyeceğiz. Sakince bir orta yol bulacağız."

Felix kaşlarını yukarı kaldırdı. Elini çenesine atıp sakalını sıvazladı. Yarım gülümsemesiyle alttan Suppasit'e baktı.
"Kana mekanımdaki en sevilen çalışanımdı. Onlarca müşteri sadece onu izlemek için geliyordu. Onun gidişi işlerimde büyük bozguna neden oldu. Çok müşteri kaybettim. Yani onun benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun. Kana paha biçilemez."

Kana burnunu çekip başını Suppasit'in omzunun üstünden diğer tarafa çevirdi. Resmen gözleri önünde pazarlığı yapılıyordu. Zayıf kalbinin böyle aşağılanmayı daha ne kadar kaldırabileceğini bilmiyordu. Suppasit kollarını her saniye daha çok sıkılaştırırken Kana'nın hareketlerini de kısıtlıyordu. Eğer izin verilseydi Kana çoktan çıkıp gider, herkesi ve her şeyi arkada bırakıp kaçardı. Suppasit de bunu bildiği için onu daha sıkı tutuyordu.

Suppasit sert soluğunu burnundan verdi. Dişlerini sıkmaktan çenesi kasılmıştı.
"Ne kadar zararın olduysa hepsini karşılayacağım. Sadece ne istediğini söyle. İşi daha fazla uzatmayalım. Bu durumu sonlandırmazsak hem sen hem de ben daha fazla zarar göreceğiz."

Kana gözlerinden yaşlar süzülürken restoranın içine baktı. Onlar geldiğinde dolu olan birkaç masa şimdi boştu ve yiyecekler öylece masaların üstünde kalmıştı. Garsonlar da ortalıkta gözükmüyordu. Restoranın girişinde beton sütunlar gibi dikilmiş iri yarı adamları görünce Kana her şeyin cevabını almış oldu. Felix girdiğinde restorandaki herkesi çıkartmıştı. Kana'nın üzgün ruh hali şimdi korkuya kapılmaya başladı. Koskocaman yerde onlara yardım edebilecek kimse yoktu. Solukları korkuyla titrerken elinde olmadan Suppasit'e seslendi.

"S-Suppasit..."

Suppasit'in tek eli yukarı kayıp Kana'nın ensesindeki saçlara tutundu. Dudaklarını esmer olanın şakağına bastırdı. Usulca fısıldarken kelimeleri hararetliydi.
"Şşşşttt... Bir şey yok güzelim. Bana güven. Sorun çıkmayacak. Bu sefer kötü şeyler olmasına izin vermeyeceğim. Bu sefer olmaz."

Felix sakalını okşamaya devam ederken gülümsemesini genişletmişti. Her ne kadar buraya gelirken anlaşma yapma düşüncesi olmasa da sözü geçen şey para olduğu için yeniden düşündü. Kana'ya sahip olmak avantajlı olsa dahi teklif edilen fiyat daha iyi olabilirdi. Hem bu saçma kovalamacayı da ne kadar daha devam ettirebilirlerdi ki zaten?

Poker Face /MewGulfWhere stories live. Discover now