0.7

1.5K 228 165
                                    

.✞︎.

"Nereye gideceğimizi hâlâ söylemedin?" Dedi Minho, uzun süredir yürümenin verdiği yorgunlukla.

Hyunjin ise basitçe omuz silkmişti. "Gideceğimiz yeri çok seveceksin bana güven."

"Neden güveneyim?" Minho'nun ciddi ve sorgulayıcı çıkan sesiyle Hyunjin adımlarını durdurmuş ve bununla beraber Minho'nun da durmasını sağlamıştı.

"Ne yani bana güvenmiyor musun?"

"Hayır, ismin dışında seninle ilgili bir şey mi biliyorum ki?"

"O zaman kafayı mı yedin sen?!" Hyunjin'in bu ani çıkışını beklememiş olacak ki şaşırmıştı Minho. İlk kez sesini yükseltmişti ona karşı siyah saçlı olan.

"Güvenmediğin, daha bir kaç gündür tanıdığın birisiyle ıssız bir tarladasın. Ve bunu bilerek, isteyerek kabul ettin. Cidden ölmek falan mı istiyorsun?"

Minho şaşkındı, ne diyebilirdi ki? Bu yüzden aklına ilk gelen ve tamamen kendi kalbinden geçen şeyi söyledi. "Ben de bilmiyorum aslında. Seni pek tanımıyorum ama... ama nedenini bilmediğim bir şekilde bana asla zarar vermeyeceğin konusunda kendimden eminim."

Hyunjin'in bakışları yumuşamış ve kalbinde anlamdıramadığı bir sıcaklık hissetmişti. "O zaman sana güvenmiyorum deme çünkü sen güvenmediğin bir insanla hiç bilmediğin bir yere gitmeyi göze alacak kadar aptal değilsin Minho. Ayrıca söylediklerinde haklısın sana asla zarar vermem."

Yürümeye devam edecekken aklına gelen şey ile durdu ve ardında, kendisine şaşkınca bakan bedene ithafen konuştu yine. "Bir de, adım dışında başka bir şey bilmediğini öyle bir söyledin ki beni tanımak için yanıp tutuştuğunu düşünmeye başlayacağım." Seslice gülmüştü. "Zamanla Min, zamanla birbirimizi çok, çok yakından tanıyacağız."

Minho, öylece yürümeye devam eden bedenin arkasından kafası karışık bir şekilde yürümeye başladı.

"Hey! Adımı öyle kısaltma."

Seslice güldü Hyunjin. 'gerçekten söylediğim onca şeyin arasında buna mı takıldı?'

"Tamam Minho hazretleri, siz nasıl isterseniz." Sesinde alay yoktu, aksine gereksiz bir neşe var gibiydi.

Bir süre daha tarlanın içinde sessizce yürüdüler. İkiside aklında söyleyecek tonlarca şey varken bile ağızlarını açmamakta ısrarcıydı. Sonunda eski -tabii bu kasabadaki çoğu ev eskiydi ama onlara göre daha yıkık ve izbe görünen- bir evin önüne geldiklerinde Hyunjin adımlarını durdurmuştu. Minho'nun da adımları kendiliğinden durdu ve anlamsız bakışlarını ev ile Hyunjin arasında gezdirmeye başladı.

"Kasabanın en güzel yeri bu ev mi?" Dedi tereddütle.

Hyunjin onun bu dediğiyle gülmüştü. "Elbette değil. Sadece evin arkasını dolaşmamız gerek." Dedi ve aynı tempoyla yürümeye devam etti. Minho da arkasından minik adımlarla gitmişti.

Gördüğü şey ile Minho'nun ağzı şaşkınlık içinde açıldı. "Vay canına! Bu da ne böyle?" Dedi adımları onu koca, yusyuvarlak kayanın yanına götürürken.

blue neighbourhood ᡣ𐭩 hyunho Where stories live. Discover now