20

298 8 5
                                    

Soğuk ve sisli bir Rusya sabahıydı. Etraftaki binalar sisten dolayı bulanık görünürken uçağın yere inmesiyle başımı yastıktan kaldırdım. Üzerimdeki ince battaniyeyi kaldırıp uzandığım yerden doğruldum. Uykum yavaş yavaş açılırken kapı mekanik bir sesle açıldı. Vladimir'le göze göze geldiğimde ayağa kalktım.

"Kalk."

Uçaktan indiğimizde sıcaktan mayışan bedenim soğukla titrerken üzerimdeki kabana sarıldım. Merdivenleri indiğimizde seri adımlarla ilerledik. Valizimi alıp çıktığımızda önümüzde duran kapısı açık arabaya bindim.

Uzun bir yolun sonunda arabanın sarsılmasından sıkılırken sonunda durdu. Arabanın kapısı açıldığında elimdeki çantamı kavradım. Aşağı indiğimizde geniş bahçede gözlerimi gezdirdim. Büyük duvarlar gözüme çarparken bu kasvetli evin sahibinin kim olduğu mimarisinden bile belli oluyordu.

İçeri girdiğimiz evdeki geniş salon bizi karşılarken yorgun bedenimi rahat görünen koltuğa bıraktım. Bacak bacak üstüne attığımda evdeki soğuklukla titrerken boğazımı temizledim.

"Çok soğuk bu ev."

"Soğuk iyidir, dinç tutar."

Karşımda otururken cümlesiyle göz devirdim.

"Niye getirdin beni buraya?"

"Bunları konuşacak uzun zamanımız olacak Maria. Şimdi başka işlerim var. Yemek yedikten sonra gideceğim."

Yemek lafını duyduğumda karnımdaki hareketle başımı salladım.

"Tamam. Çok açım zaten."

Arkama yaslandığımda bana bakarken gülümsedi.

"Ne kadar çabuk başlarsan o kadar çabuk bitirirsin."

"Anlamadım. Neye?"

"Yemek."

Benimle dalga mı geçiyordu bu adam? Kaşlarımı çatıp konuştum.

"Çok komiksin ama gülmek için bile yorgunum."

İfadesi değişmezken sinirle ofladım.

"Şaka yaptığını söyle. Yemeğini yapacak uşakların vardır herhalde."

"Var elbette. Bir tanesi tam da karşımda şu an."

"Ben senin uşağın değilim. Benimle doğru konuş."

"Birine ne kadar çok şey borçluysan onun o kadar uşağısındır da aslında."

Ayağa kalkıp bana üstten bir bakış attı.

"Sen paranın kölesisin, para da benim kölem."

Ona aşağıdan bakarken elini uzattı.

"Hadi. Yemek yemeyince çok sinirleniyorum. Beni daha fazla sinirlendirmek istemezsin."

Elini tutmadan koltuğa tutunup kalktım. Sert adımlarla evdeki hiçbir odanın yerini bilmeden kafama göre yürüdüm.

"Mutfak sol tarafta."

Arkamdan bağırdığında adımlarımı mutfağa yönelttim. İçeri girdiğimde geniş bir mutfak karşıma çıkarken üzerimdeki kabanı çıkarıp astım. Yemek yapmak sinirimi biraz yatıştırabilirdi. Saçlarımı ensemde toplayıp ocağa yürüdüğümde davlumbazın üzerinde yazan yemeklerle kan beynime sıçrarken küfür etmeden duramadım.

"Orospu çocuğu."

Kısık sesimle söylenip hazırlanan sebzeleri yıkadığımda doğrama tahtasına alıp doğramaya başladım. Arkamdan sarılan kollarla korkarak sıçradığımda bedenini bedenime bastırdı.

"Ben orospu çocuğu, sen orospu. İyi bir ikili olduk bence."

Küfrümü duyduğunu anladığımda korkarken bana söylediği şeyle yüzümü buruşturdum.

"Ben orospu değilim."

"Öylesin. O yaşlı herifle para için sikişiyorsun."

Hakkımdaki her şeyi bilmesine şaşırmıyordum artık.

"Ne düşündüğün umrumda değil."

Umursamadan önüme döndüğümde bıçakla sebzeleri doğrarken kolları hala belime sarılıydı. Ne halde olduğumuzu yeni fark ederken tısladım.

"Çek kollarını üzerimden."

"Neden? O adam kadar tahammül edemez misin bana?"

Sinirimin onu keyiflendirdiğini fark ettiğimde kasılmayı bıraktım. Bedenim gevşerken temasımız arttığında alayla konuştum.

"Neredeyse beni kıskandığını düşüneceğim."

Güldüğünde konuştu.

"Seni kıskanmam için seni sevmem gerek. Ama ben senden nefret ediyorum. Seni öldüreceğim zaman için gün sayıyorum Maria."

Sesi sonlara doğru kısılırken sıcak dudaklarını şah damarıma bastırdığında yutkundum.

"Belki de o gün ben seni öldürürüm."

"Pedro'yu öldürdüğün gibi mi?"

Alaylı sorusuyla kötü hissettiğimde güldü.

"Ben onun kadar aptal değilim ama. Dikkatli ol."

"Nerede o?"

"Onu merak mı ediyorsun? Güldürme beni. İşini yap."

Dediğini yapıp tencereyi aldığımda derin bir nefes aldım.

"Sen bana dayarken nasıl yemek yapmamı bekliyorsun?"

Kısık kahkahası duyulurken konuştu.

"Yapabilirsin."

Ayrılmamasına sinirlendiğimde başımı hafifçe yana çevirip alayla sordum.

"Benden ayrılamıyor musun yoksa?"

"Bu dediğini duyan ve halimizi gören biri ne düşünür sence Maria? İyi bir çift olduğumuzu, senin partnerine sadık biri olduğunu, hatta belki iyi biri olduğunu?"

"Bunu söyleyen şeytanın ta kendisi olmasa kafama takabilirdim."

"Ne güzel o halde. Uyumluyuz."

İkimiz de söz savaşına girerken samimiyetsiz bir şekilde gülümsedim.

"Asla bir çift olamayacağımız için bunun bir önemi yok."

"Bence bu kadar emin olma Maria."

"Bu dediğini duyan ve halimizi gören biri ne düşünür sence Vladimir? Birbirimizi sevdiğimizi?"

Misilleme yaptığımda gülümsedim. Kollarını bıraktığında ocağa giderken tencereye yağı koydum. Yemeği yaparken karıştırıp kapağını kapattığımda üzerimdeki bakışlarına döndüm.

"Neye bakıyorsun? Çok mu güzelim? Hoşuna mı gitti?"

"Hoşuma gitti. Ailesi için fedakarlık eden, eşine yemek yapan iyi bir ev hanımına benziyorsun."

"Öyle biri olmamı mı isterdin?"

"Öyle biri olsaydın seninle asla tanışamazdık."

"Tanışamazdık. Buna üzülecek gibi konuştun. Ne o? Yoksa dün seni güzelliğimle alt edemeyeceğimi söylerken kendin de mi inanmadın?"

Keyifle konuşup yemek yapmaya devam ettim. Cevap vermediğinde keyfim artarken çorbayı ve püreyi yaptım. Yemekler hazır olduğunda masayı hazırlarken hala olduğu yerde beni izliyordu.

Yemeği sessizce yedikten sonra bir şey demeden çıkıp gitti. Masayı toparlayıp bulaşıkları hallettiğimde ellerimi yıkayıp evde dolandım. Kocamandı. Alt katında lavabo, mutfak, salon ve yemek odası vardı. Üst kata çıktığımda karşıma ilk çıkan kapı kilitliyken diğer odaları gezdim. Bir çalışma odası, bir misafir odası, bir lavabo, bir ortak banyo ve büyük bir yatak odası vardı. Yatak odasına girdiğimde gözlerim hızla odayı tararken gördüğüm kamerayla durdum. Geri çekilip alt kata indiğimde salona gidip oturdum.

Rus RuletiWhere stories live. Discover now