55

236 11 7
                                    

Nikahtan sonra evde yalnız kaldığımda ismimin yanında yazan soyisimle gülümsedim. Maria Petroviç. Bu bile beni mutlu etmişti. Bundan bir yıl önce evlilik sözleşmesi imzalayarak bir evlilik yapacağımı söyleseler kıçımla gülerdim. Ama şimdi onun soyadı adıma eklendiği için aptal aptal gülümsüyordum.

Bebek için her şey hazırdı. Odası hazırdı, her şey onun için düzenlenmişti evdeki. İsmi ise muammaydı, Vladimir ne koyacağını asla söylemiyordu. Merak etsem bile doğuma kadar öğrenemeyecektim. Doğum giderek yaklaşmıştı. 7 aylıktı. Doğumdan deli gibi korkuyordum. Doğumda ona bir şey olacağından daha çok.

Hastaneden çıkıp eve geldiğimizde sıcak eve girip beremi ve atkımı çıkardım. Üzerimi çıkarıp salona geçtiğimde yorulmuştum. Vladimir elindeki bitki çayını uzattığında gülümsedim.

"Teşekkür ederim."

Yanıma oturduğunda elini karnıma koyup okşadı.

"Her geçen gün sabrım azalıyor."

Ona olan meraklı bekleyişine gülümsedim. Baba olma fikri ona yakışıyordu. Bu tabloya yakışmayan tek kişi bendim.

"Az kaldı."

Başını salladı. Ona yaslandığımda uzandım. Elini tenimde hissetmek güzeldi. Karnımı okşadı uzun uzun. Ellerini gezdirirken yukarı çıktığında göğsüme dokundu. Masaj yapar gibi yavaş yavaş okşadı tüm bedenimi.

"Hiç gitmek istemiyor musun buradan? Eski hayatına dönmek?"

Sorduğu soruyla yutkundum. Eski hayatımın dönülmek istenecek güzel bir yanı yoktu.

"Hayır. Yanında olmaktan mutluyum."

"Bu kadar uzun zaman dayanamayacağını düşünüyordum."

"Sana söz verdim Vladimir. Sadakat sözü verdim. Geçmişte yanlışlar yaptım. Ama herkes hata yapabilir, değil mi? Artık eskiyi hatırlamak bile istemiyorum. Geçmişimi silip geldim sana."

"Sen tek eşli bir kadın değilsin. Hiç sıkılmıyor musun benden?"

"Tek bir eşim var o da sensin. Ben de bu durumdan mutluyum sandığının aksine. Hiç özlemiyorum eskiyi."

"Bir anda bu kadar değişemezsin Maria. Tam sana inanacak oluyorum. Evet, kaç aydır benimle diyorum. Evden bile çıkmıyor diyorum. Ama kafamın içinde sürekli bir ses senin Maria olduğunu hatırlatıyor bana."

"Madem Maria'dan nefret ediyorsun bana başka bir isimle seslen."

"O nereden çıktı?"

Güldüğünde ona döndüm.

"Bana başka bir isim hiç yakışmıyor biliyorum. Ama benden nefret etmenden yoruldum. Nolur artık benim de değişebileceğimi kabul et."

"Sana inanmaktan korkuyorum."

"Ne yaparsam yapayım sendeki beni değiştiremiyorum."

Gözlerim doldu. Sürekli bir şeyler yapmaya çalışıp bir arpa boyu yol kat edememekten yorulmuştum.

Aradan geçen zamanda hiçbir şey değişmemişti. Ben giderek sessizleşmiştim sadece. Kendimi affedememekten, onun beni affedememesinden iyice içime kapanmıştım. Tek düşündüğüm karnımdaki bebekti. Doğuma her gün bir adım daha yaklaşıyordum.

O gece yine gözüme uyku girmemişti. Arkamda uyuyan Vladimir'in nefesi sırtıma çarpıyordu. Eli karnımdayken boşluğa bakıp sürekli düşünüyordum. Başıma gelen her şeyi hak ettiğimi.

Karnımda hissettiğim ağrıyla dişimi sıktım. Bazen böyle kasılmalar oluyordu. Vladimir uyanmasın diye hareket edemedim. Karnımdaki ağrı giderek artarken dayanamayıp acıyla inledim. Elimin altındaki çarşafı sıktım. Bacaklarımda hissettiğim sıvıyla korktuğumda doğuracağımı anlamıştım.

Kendimi kasmadan bağırdığımda karnımdaki elini çekip sırt üstü uzandım. Onu uyandırmak için uzandığımda çığlık attım tekrar. Birkaç dakika geçmeden uyandığında bana bakarken konuştum.

"Geliyor."

"Ne?"

Uyku sersemi haliyle konuşurken gelen acıyla bağırdım yine. Ayağa kalkıp üzerini giyindiğinde konuştu.

"Ambulans çağırıyorum."

Başımı salladım. Dayanılmaz bir acıydı. Bedenim titrerken acıyla gözlerim doldu. Durmadan bağırıp karnımı tutuyordum.

Odaya giren kişilerle daha iyi hissederken yanıma geldiler. Ne konuştuklarını bile duymadan yalnızca çığlık atıyordum. Bu kadar zor olduğunu bilsem cesaret edebilir miydim, bilmiyordum.

Sabah olduğunda hala odanın içinde doğurmaya çalışıyordum. Neredeyse ölecektim şimdi. Son bir çabayla ıkındığımda yorgunluktan bayılmak üzereydim. Ağlama sesi duyduğumda gözlerim yarı açıkken bebeğe baktım.

Bebeği temizleyip kucağıma bıraktıklarında Vladimir sürekli gülümsüyordu. Eliyle onun yanağına dokunduğunda onu izledim. Benim aksime onu seviyordu.

"Arina."

Söylediğine kaşlarımı çattım.

"Ne?"

"Adı, Arina. Barış tanrıçası demek."

Arina. Güzeldi, çok güzel.

"Bu bir barış değil ama. Bir ateşkes."

Yorgundum ama konuşmaktan da geri kalmıyordum.

"Sen bana hiçbir zaman şeffaf olamayacaksın. Hiç güvenmeyeceksin."

Kalbim acıyordu. Doğurdum çocuğa baktım. Ben doğurmuştum. İnanmakta güçlük çekiyordum. Bizim bir kızımız olmuştu.

"Sana benziyor."

İkimiz de Arina'ya bakıyorduk. Maalesef bana benziyordu. Benim gibi sarı benizliydi. Her şeyi benim gibiydi. Bana benzeyen bir kız çocuğu doğurmuştum.

"Ondan da nefret etmezsin umarım."

Bana dönüp iç çekti.

"O benim kızım Maria. Ondan nefret etmem söz konusu bile değil."

Bir anda sahiplenivermişti kızını. Gülümsedim.

Rus RuletiWhere stories live. Discover now