e) hata yapmayı bırakma vakti

892 97 118
                                    

Seungmin sinirliydi.

O kadar sinirliydi ki odanın kapısı çıkan kişinin arkasından çarpıldığında ellerini saçlarına götürüp birkaç tutamı güçlüce çekti. Derin nefesler aldı, sakinleşmeye çalıştı.

Gerçekten bu insana mı değer vermişti? Böyle bir insanı mı sevmişti Seungmin? İnanamıyordu kendisine.

Aslında hayır, kendisine değil, karşısındakinin değişimine inanamıyordu.

Yine de hata kendisindeydi. Öyleydi, inanan Seungmin'di. Hiçbir sebep vermeden, ardında "Bana bir daha yazma." mesajından başka hiçbir şey bırakmadan çekip giden Chan'dı. Her yerden engellemiş olan Chan'dı. Bütün bunlara rağmen adını ilk kez duyduğunda, sebebini sonunda öğrendiğinde ilişkilerine tekrar bir şans verebileceklerini düşünen de kendisiydi. Aptaldı, "Christopher" adını iki ay sonra ilk kez duyduğunda kalbinin hızlıca çarpmasını engelleyemeyecek kadar aptaldı.

Ellerini yüzüne sürttü, derin bir nefes aldı. Kim Seungmin böyle biri değildi. Kim Seungmin kendini ezdirmezdi. Tekrar derin bir nefes çekti içine ciğerleri zorlanana kadar, sonra hızlıca geri verdi ve gözlerini açtı. Kapıyı açtı ve emin adımlarla dışarı çıktı. Mutfağa girdiğinde gülümsedi ve tuvaletten çıkmış efekti vermek için ellerini pantolonuna sürttü. "Ee, ne yapıyoruz?" diye şakıdıktan sonra noodlelarla uğraşan Jisung'un yanına gitti. Yapacaklarını düşündü, zihninin işlemesinin sesi geliyordu sanki kulaklarına. Bütün yapboz parçaları oturmuştu yerine. 

Arkasındaki masaya yaslanmış olan bedenin ne kadar uzakta olduğunu hesapladı önce, sonra da o bedenin tam önüne elindeki yemek çubuklarından birini düşürdü. Kimsenin izlemediğine emin olduktan sonra masaya yaslanmış bedene ilerledi gözlerine dalga geçercesine bakarak, meydan okuduğunu iletti karşısındakine. Sonra arkasını döndü, yemek çubuğunu yerden aldı. Yavaşça kalkarken kalçasını arkasındaki bedene sürttü. Kaçacağı yer olmamasına rağmen geriye adımlamaya çalıştığını anlayabilmişti hareketlerinden. Büyüğün ağzından kaçan kısık "Siktir..." fısıldayışını duyunca gülümsemesine engel olamadı. Tekrar tezgah tarafındaki arkadaşlarının arasına karışmadan önce kalçasının Chan'a değen kısmını silkeledi.

Chan ise vücudunun yanıp kavrulmasını durdurmak için mutfaktaki balkona ilerlemekle yetinmişti.

Minho'nun önderliğinde gece atıştırmalığı yapma faslı sona erince hepsi oturma odasına geçmiş, daire oluşturarak oturmuşlardı. Felix bir şeyi unutmuş gibi hemen ayağa kalkıp mutfağa koşmuştu. Seungmin tam kontrol etmek için kalkacaktı ki Felix elinde soju şişeleriyle odaya geri geldi. Chan'ın kaşları anında çatıldı.

"Felix, içki yok demiştim."

"Aa, ne zaman? Hiç hatırlamıyorum abiş."

Felix kıkırdayarak abisi ona karışamadan şişelerden birini açtı ve bardaklara doldurmaya başladı.

"Soju bardağımız yok, idare edersiniz artık."

Herkes gülüp yemeklerini yemeye devam etti. İlk şişe bittiğinde Jisung kendinden beklenmeyecek bir şekilde öne atılıp biten şişeyi ortaya koydu ve çevirdi. Herkes konuşmadan oynamayı kabul etmek zorunda kalmıştı böylece.

Seungmin herkesin dikkatini çekti, "Gerçekten mi? Lisede miyiz?" diye mırıldanıp kıkırdayarak. Belirli bir kişinin kendisine baktığına emin olana kadar gülmeyi sürdürdü, sonra atıştırmalıklardan kalan tozu parmaklarından yavaşça yalamaya başladı. Kısa bir süreliğine kendisini izleyen Chan'a dikti gözlerini, hedefinin etkilendiği hafif aralık kalan dudaklarından ve titrek bakışlarından belli oluyordu. Fazla ileriye gitmeden bıraktı ve yanındaki ıslak mendil paketinden bir tane alıp ellerini ve ağzını temizledi. Hedefinin dışındaki kişilerin ilgisini çekmek istemezdi, o çok masumdu sonuçta.

bang bang bang bang, chanmin ✔️Onde histórias criam vida. Descubra agora