n) yalandı, geçmeyecek

604 73 52
                                    

Seungmin hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu. Bir sokak ötede taksiden indi. Zar zor, yalpalayarak yürüdü Hyunjinlerin evine doğru. Saat gece yarısını geçtiği için kimse yoktu sokaklarda, kendini tutmadan, bağıra bağıra ağlamaya başladı bunun rahatlığıyla.  Kardeşinin de Hyunjinlerde olduğunu hatırladı kapıya geldiği an, zili çalamazdı bu yüzden. Kardeşi onu bu halde görmemeliydi.

Hyunjin'i aradı telefonunu çıkarıp, ikinci arayışında ancak uyanıp açabilmişti arkadaşı. Seungmin ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordu.

En yakın arkadaşının ağlama sesini duyar duymaz uykusu uçup gitmişti sarı saçlı oğlanın. Hemen oturur pozisyona geçti yatağında ve sesini yumuşatabildiği kadar yumuşatıp "Ne oldu?" diye sordu.

Seungmin sadece evin önündeyim, diye mırıldanabildi.

Hyunjin hızlıca koşabilmek için yorganına takılıp düştü, inleyerek ve sekerek kapıya koştu. Olabildiğince ses çıkarmamaya çalışmıştı ama Hyunjin'di o, ne kadar sessiz olabilirdi? Neyse ki evdeki herkes derin uykudaydı.

Kapıyı açar açmaz dağılmış bir Seungmin'le karşı karşıya kaldı hala uyuduğunu ve bunun bir kabus olduğunu düşünen oğlan. Kendine hafifçe bir tokat attı ve acısıyla inledi, Seungmin arkadaşının şapşallığına kahkaha atmaya başladı o an. Sonra, kahkahası yeniden ağlamaya çevrildi. Rahatladığı için mi bilmiyordu ama artık kendini ve nefeslerini kontrol edemediğini hissetmeye başlamıştı, kendini nefes almaya zorladı. Kesik kesik de olsa içine oksijen çekebildiği an titremeye ve hıçkırmaya başladı, gözlerinden akan yaş bir türlü kesilmiyordu. Hyunjin ne yapacağını bilemiyordu, arkadaşı hayatında gördüğü en güçlü insanken şimdi onu böyle dağılmış halde görmek ona çok yabancıydı. Kucağına alıverdi ağlamaktan kendinden geçen arkadaşını, arkadaşı ise boynuna sarıldı hemen. Bu sıcaklığı özlemişti, bir bedene güvenebilmeyi özlemişti Seungmin.

Hyunjin'in yatağında, aynı pozisyonda kalarak bir süre oturduklarında sakinleşti. Pis hissediyordu, öyleydi de zaten. Chan'ın bütün dokunuşlarını silmek istiyordu, Chan'ın dokunduğu her yer pisti ona göre. O yüzden kendini Hyunjin'den uzaklaştırdı ve ayağa kalktı hızlıca, ayakta kalabilmek için yatağın başlığından destek alması gerekmişti.

"Ben bir duş alayım."

Hyunjin kafasını onaylar anlamda salladı kaşlarını çatarak, Seungmin'in neden bu halde olduğunu çözmeye çalışıyordu hala. Dolabından Seungmin için ayırdığı baş ve vücut havlusunu uzattı arkadaşına. Seungmin normalde ona gülümser, "Ben kaçtım!" diye şakırdı. Şimdi ise hiçbir ifade yoktu yüzünde, tek kelime çıkmıyordu ağzından. Topallayarak çıktı odadan.

Gözleri doldu Hyunjin'in.

Yatağına oturdu ve telefonunu eline aldı, o pisliğin mesajlarını gördü kilidi açar açmaz. Bir de utanmadan "Benden gitmeni istemiyorum, çözebiliriz." diye mesaj atmış, diye iç geçirdi Hyunjin. Bir insan daha ne kadar yüzsüzleşebilir testi yapıyordu sanki herif. Önce itmişti, baktı olmuyor, şimdi geri mi istiyordu?

Nah izin veririm, diye hırladı dişlerinin arasından. Seungmin'in telefonundan önce Chan'ın numarasını kendi telefonuna kaydetti, sonra da her yerden engelleyip numarasını sildi. Arkadaşının bu denli zarar görmesine daha fazla tahammülü yoktu, elemanın da kendi başına durmayı akıl edebileceğini zannetmiyordu. Kendi telefonundan numaraya mesaj atma kısmına girdi ve parmaklarını oynattı hızlıca. "Seni bir daha Seungmin'in on metre yakınında bile görürsem, kendini ölü bil." diye bir mesaj attı ve telefonunu kilitleyip kenara fırlattı. Sinirlerini sakinleştirmesi gerekti ama nasıl yapacağını bilmiyordu.

"Herifi bir kez şöyle güzelce dövsem aslında..." diye geçirdi içinden. Düşüncesi bile rahatlatırken eyleme dökmesi terapi niteliğinde olacaktı sanki. Geriye doğru kendini bırakıp tavanı izlemeye başladı.

bang bang bang bang, chanmin ✔️Where stories live. Discover now