j) bir kitapta yazmıyor kurallar

697 81 90
                                    

Seungmin'in gözleri başındaki kişilerin durmak bilmeyen didişmelerinin sesine açıldı.

Gözleri bile açılmamışken kısık sesiyle "Kesin sesinizi." diye mırıldandı. İstediği gibi, sesler anında kesilmişti.

Biraz gözlerini ovuşturdu, kendine gelmeyi bekledi. Gözlerinin ışığa alışması bayağı bir zaman almıştı. Tanıdık bir sesi ayrıştabilince rahatlayarak nefesini verdi. Chan hala sarhoşken kaçırılma ihtimallerine kadar geçirmişti çünkü aklından şu mentalitesiyle.

Hyunjin'in yanına oturmasına izin verdi, sarılmasına da aynı şekilde. Karşısındaki koltukta oturan Changbin'le göz göze geldi önce, Changbin küçük bir gülümsemeyle selam verince Seungmin de aynısını yaptı. Ayakta kalan iki kişiye baktığında ise gözleri dolu bir kardeş ve kaşlarını çatmaktan alnının ortasında iz çıkmış bir abiyle karşılaşmıştı. Onlara bir şey soramadan Hyunjin kendine çevirdi arkadaşını.

"Seungmin, ne oluyor?"

Seungmin yüzünü sıvazladı, derin bir nefes aldı. Chan bu hareketi görür görmez Hyunjin'in elini Seungmin'in kolundan sertçe çekmişti.

"Daha iyileşmedi bile. Ne demeye zora sokuyorsun çocuğu?"

Hyunjin ayağa kalktı, komik duran boy farklarından dolayı Chan bir adım gerilemişti.

"Bak faydasız herif, burada oturan kişi benim arkadaşım. Dün kardeşi geliyor ve bizde kalıyor, nereye gittiğini söylememiş ona da. Dışarıda deli gibi yağmur yağıyor, telefonuna bakmıyor. Sonra bir buluyorum ki onu, bu hayatta kendisini en çok üzen insanlardan birinin kucağına baygın halde! Sen ne düşünürsün or-"

"Hyunjin yeter. Ayrıca kucağına mı bayılmışım? Hatırlamıyorum bile."

Seungmin Hyunjin'in ağzını bozmasına izin vermeden atlamıştı konuşmaya, Hyunjin arkadaşına inanamaz gözlerle bakıyordu. Felix kolundan tuttu onu ve dışarı çıkardı sakinleştirerek, Changbin de onları takip etti. Dolayısıyla odada tekrar yalnız kalmışlardı.

Chan yanına oturmuştu küçüğün.

"Hatırlamıyor musun cidden?"

Seungmin kafasını iki yana salladı elini dudaklarına götürmemek için zorlarken.

"Hatırlamıyorum. Ne oldu? Zorluk çıkardıysam kusura bakma diyeceğim ama asıl zorluk çıkaran sensin, o yüzden..."

Chan gülümsedi belli belirsiz, küçüğünün iğneleyici lafları o kadar hoşuna gidiyordu ki tepkilerini kontrol edemiyordu.

"Üzgünüm. Sanırım ilacın da etkisiyle 8 saat uyudun, gece yarısı şu an. Seni hastaneye götürüp götürmeme konusunu tartışıyorduk ki uyandın."

Seungmin ışıktan dolayı ağrıyan başını ovdu.

"Chan sunbae, ışıkları kapatabilir misin? Başımı çok ağrıtıyor."

Chan denildiği gibi yaptı, ve tekrar küçüğünün yanına oturdu. Dışarıdan giren az bir ışıkla birbirlerinin yüzlerini hala görebiliyorlardı. Chan Seungmin'in durumunun yeterince iyi olduğundan emin olunca ani bir hareketle Seungmin'i koltukla kendinin arasına kıstırdı, üzerine kapanarak.

Seungmin neye uğradığını şaşırmıştı.

Büyüğünün gözleri dudaklarına gitti yan yan sırıtırken, burunları değiyordu hafifçe.

"Hala hatırlamadın mı? Eğer hayır dersen tekrar yapacağım ki aklında yer etsin."

Seungmin hatırlamıyorum, demek istemişti.

bang bang bang bang, chanmin ✔️Where stories live. Discover now