v) kaygısız yaşamak imkansız

351 54 27
                                    

Chan Seungmin'in cansızdan farksız bedenini kaldırdığında çocuğun durumu içini acıtmış, hafifliğine şaşırmıştı. Hiçbir şey yemiyor, içmiyor muydu bu çocuk? Nasıl bu kadar kilo vermişti?

Yine kendini kaptırıp planlara, kendini mutlu etmeye dalmıştı sevdiği acıların içinde boğulurken. Seungmin bir adım atmasa yine kendisinin hiçbir şeyi becereceği yoktu.

Seungmin'i evine götürmeyi düşündü önce ama ailesine nasıl açıklayacağını bilmediğinden ve Seungmin'den izinsiz birine yaşadıklarını anlatmak istemediğinden kendi evine götürmeyi seçti.

Seungmin arabanın arka koltuğunda yolu seyrediyordu. Kimin arabasında olduğunu görmesine rağmen tepki veremiyordu, içtiği yalnızca birkaç bira da olsa içmeye alışık olmadığından kafası hala yerinde değildi. Yaşadıklarının da etkisi vardı, tabii.

Onca senelik suskunluğunun ardından gelen talihsiz olaylar silsilesi mahvetmişti gencecik çocuğu. Yaşamak için tek sebebi olan ailesini bile görmezden geldirecek kadar çıldırtmıştı, tek istediği yok olmaktı.

Acı sonlanmalıydı.

Arabanın kapısını açmaya çalıştı, kilitli olduğunu görünce üfledi. Chan aynadan kendisine bakınca göz göze geldiler.

"Uyanmışsın."

"Ne yazık ki."

Chan gülemedi.

"Seungmin, seni evine götürecektim ama şu anki durumunu açıklamak istemezsin diye düşündüğümden kendi evime götürmeyi tercih ettim. İstersen Hyunjinlere veya başka bir arkadaşına da götürebilirim."

"Fark etmez."

Sessizlik.

"Kapılar neden kilitli?"

"Açmaya çalışacağını tahmin ettim."

Seungmin Chan'a baktı dikiz aynasından.

"Niye beni sevmediğini söylemedin?"

Chan direksiyonu parmakları arasında sıktı. Seungmin devam etti sakin bir sesle.

"Sana beni kurtarman için bir şans vermiştim. Tek yapman gereken beni sevmediğini söylemekti."

Yine sessizlik.

"Biliyor musun? Senin sevgine muhtaç olmak dünyanın en iğrenç şeyi."

Chan dişlerini sıkıyor.

"İğrenç hissettiriyorsun. Dokunuşlarını bedenimden silmek istiyorum. Seni zihnimden silmek istiyorum."

Ayağını gaz pedalından yavaşça kaldırıyor, çünkü gözleri doldu. Ağlıyor.

"Sana ağlayacak hakkı veren ne? Beni sevmen mi? Sevdiğine inandığımı kim söyledi? Ben niye seni seviyorum? Salağım galiba."

Seungmin konuşmaya devam ederken ileri atılıp ani bir hareketle ön koltuğa geçti. Chan neredeyse yanından geçtiği arabaya çarpıyordu. Derin bir nefes aldı, kazasız belasız eve gitmek istiyordu şu an sadece. Gözlerini sildi.

Seungmin penceresini açtı ve dışarıya doğru bağırdı.

"Sadece ölmek istiyordum! Neden bana bunu yaptınız?"

Birkaç anlaşılmayan cümle daha savurduğunda sesi kısılmaya başlamıştı. Yerine oturup müzik olmadığı halde kendi kendine dans etti, sonra gözü Chan'a kaydı. Hiçbir şey demiyor, sadece yola bakıyordu.

Seungmin ağlamaya başladı.

Chan hala tepkisizdi. Seungmin'in durulmasını fırsat bilerek hızını artırdı ve son caddeyi de geçip evinin otoparkına arabasını park etti. Seungmin Chan'a yumruklarını savurmaya başlamıştı. Neden beni sevmiyorsun, konulu çığlıklarını da kulaklarına hediye ediyordu bu sırada. Kemerini çözüp arabadan indi titreyen dizleriyle, son derece yorucu bir sürüş olmuştu. Temiz ve soğuk havayı içine çekip Seungmin'in kapısını açtı. Hala ağzından tek kelime çıkmamıştı. Kapıyı yumruklarcasına çalıp zili neredeyse bozduktan sonra yerinde durmayan Seungmin'i tek koluyla yan tarafına sabitledi. Kapıyı uykulu gözlerle açan Felix'e arabanın anahtarını attıktan sonra içeri adımladı.

bang bang bang bang, chanmin ✔️Where stories live. Discover now