u) seçtiğim hayat bu mu?

376 55 24
                                    

Güneş doğalı bir-iki saat oluyordu.

Chan heyecandan sadece iki saat uyuyabilmişti. Gözleri kapanmamak için direniyordu sanki. Sevgilisini sonunda görebileceği için, ona doğru bir adım atma şansı ona verildiği için o kadar mutluydu ki havalara uçacakmış gibi hissediyordu. Normalde uyuyamadığı gecelerde sinirden deliye dönse de bu gece sinirinin bir gramının dahi ortaya çıkacağını zannetmiyordu.

Bahsettiği profesörünün, gezi kulübüyle sıkı fıkı olup dağ tepe gezen öğretmenin, ilk dersinde okula varmıştı bile. Dersi biter bitmez hocaya odasına giderken fikrini işlemeye başlamıştı.

"Hocam, birinci sınıflar sanki çok kaynaşamamışlar, üstüne bir de zorlanıyorlar. Bir gezi ayarlayıp kafalarını dağıtmalarına yardımcı mı olsak, ne dersiniz?"

Kapısının önünde dururken öğretmenin gözlerinin parladığını görebiliyordu. Öğretmen bir elini Chan'ın omzuna koydu ve sırıttı.

"Herkesin gözde öğrencisinden beklenildiği gibi. Derslerine girer girmez gözlemlemeye bile başlamışsın. Madem sen öyle diyorsun, hemen bir şeyler ayarlarız."

Chan kocaman gülümsedi.

İşin geri kalanı Hyunjin'e düşüyordu. Chan'dan yardım istediyse kendisine Seungmin için yardım edebileceğini düşünüyordu. Telefonunu çıkarıp Hyunjin'in numarasını tuşladı, telefon beşinci çalışta falan açılmıştı.

"Ne var amınakoyduğum sabahın köründe?" diye bir horultu gelince Chan yüzünü buruşturdu. Tabii uyuyor olmalıydı, dersi olmayabileceğini hesap etmemişti.

"Küfür etmeni tasvip etmemekle beraber senden isteyeceğim bir şey var."

"Günahımı bile vermem sana, boşuna isteme."

"Seungmin'le ilgili."

Duraksadı Hyunjin. "Dökül." diye homurdandı. Chan'ı gülümsetmişti bu yüz seksen derece dönüş.

"Felix dedi ki bir gezi ayarlayabilirsen orada yakalayabilirsin. Çalıştığı kafeye gidip onu darlamak istemiyorum, okulda da karşılaşmamamız için elinden geleni yapıyor bildiğin üzere. Dersime bile girmiyor."

"Ayarlayabildin mi peki?"

"Evet, birinci sınıflar için bir gezi ayarladım. Tek yapman gereken Seungmin'i gelmeye ikna etmek."

"Tamam, o iş bende. Bak tekrar söylüyorum, Seungmin'imin kılına zarar gelirse-"

"Hyunjin, onu incitecek gücümün olduğunu mu sanıyorsun?"

Bu cümlenin arkasında yatan anlamı bildiği için Hyunjin daha bir şey demeden telefonu Chan'ın yüzüne kapattı ve "Sinir herif, senden yardım istediğime inanamıyorum." diye mırıldanarak uykusuna geri döndü.

Chan ise sırıtmayı kesemiyordu.

Okulun çıkışına kadar süper bir ruh haliyle derslere girdi, sorumluluklarını yerine getirdi. Okuldan çıktı, park yerindeki arabasına ulaşıp güzelce yerleşti. Eve gidip duşunu aldı, kardeşiyle vakit geçirdi ve yatmaya hazırlandı.

Telefonu çalmış olmasaydı, uyumak üzereydi. Gözlerini kısarak ekrana baktı ve tanımadığı numaranın aramasını açtı. Kalınlaşmış sesiyle "Buyurun?" diye seslendi.

"Chris."

Chan dondu.

Her şey dondu; zaman, mekan, kendini unutturdu. Sadece o sesin varlığı vardı şimdi Chan için, düşünebildiği yoktu, bu ses olamazdı. Beklemiyordu. Bekleyemezdi. Rüya mı görüyordu?

"Susacak mısın böyle?"

Karşı taraf tekrar konuştuğunda boğazını temizledi.

"Seungmin?" dedi başka diyecek bir şey bulamadığı için.

bang bang bang bang, chanmin ✔️Where stories live. Discover now