i) ateşle oynamak iyi değildir

797 84 122
                                    

Chan yerinde sıçrayarak uyandı.

Bir rüya görmüştü. Rüyasında Seungmin'le sevgililerdi ve biri ona asılmaya çalışıyordu. Tabii Chan ona haddini bildiriyordu.

Kaburgalarındaki nedenini bilmediği sızıyı görmezden geldi.

Gözlerini ovaladı ve doğruldu yavaşça. Seungmin'i görür görmez donakalmıştı.

Beyninde şimşekler çaktı bir süre. Buraya nasıl geldiğini bilmiyordu, anıları onu dün geceye götürmese de spesifik bir geceye götürmüştü.

Yemek yerken Seungmin'in dudaklarını izlediği o oteldelerdi. Seungmin'in bunu fark edince kendisini çıkardığı odanın dizaynının aynısına sahipti oldukları oda. Bu yüzden omzuna geçen tırnakları da, yumuşacık dudakları da hatırlıyordu.

Aniden, onu yavaşça yatağa ittirdi Seungmin. Odaya girişleri sakindi, küçüğünün sakin kalacağını düşünmüştü. Ancak hayır, yatak görüş açılarına girer girmez sabırsızlaşmıştı küçük. Büyüğün bedenini yatağa itti, üstüne çıktı. Kalçası dairesel hareketler yaparken Chan zorlansa da küçüğün kafasını boynundan kaldırıp yüzüne bakarak sordu.

"İlk seferin mi?"

Seungmin önce Chan'ın yüz ifadesini tarttı. Ne diyeceğini bilmiyordu, kendisinin pek tabii görsel deneyimi vardı ancak fiziksel deneyimi yoktu. Bunu Chan'a söylerse ne tepki vereceğini düşünüyordu.

Ancak pişman olmuştu sevdiğinin yüzüne baktığına. İlk kez.

Çünkü Chan'ın yüzünde öyle bir ifade vardı ki, Seungmin'in tanımlaması için ne ana dili ne de ikinci dili yeterli olurdu. Gözlerinden ve mimiklerinden bana ilk seferin olmadığını söyle, bana bu denli bağlanmamış olduğunu söyle, cümleleri adeta fışkırırken küçüğün cevap seçenekleri aniden tek bir seçeneğe düşmüştü.

Kafasını iki yana salladı.

Chan'ın acı dolu surat ifadesi aydınlandı cevabını alınca, tek hareketle küçüğünün bedenini altına aldı. İlk seferi değil ama çok seferi de değil, demişti içinden. Deneyimsiz olduğunu belli ediyordu küçük, hareketlere Chan'a kıyasla amatörceydi.

Dahasına ilerleyemeden durdurdu aklına düşen geçmiş görüntülerini. Yatağının yanı başında uyuyakalmış ve yaşadıklarına rağmen kendisiyle kör kütük sarhoşken bile ilgilenen çocuk hakkında böyle düşünmekle fazla ileri gidiyordu. Her zaman aşağı taraflarıyla düşünen biri olmuştu ama önceliği karşıdakinin duygularına verirdi, en azından Seungmin'den önce.

Seungmin'le kimyaları öyle uyumluydu ki Chan onu istemeden edemiyordu. Elbet kalbini de istiyordu ama küçüğe kendisinin bedenini kullandığını düşündürecek kadar öne geçirmişti şehvetini. Yalnız bir kez beraber olmuşlardı ancak Chan Seungmin'den önce gördüğü bütün bedenleri unutmuştu, bir ve tek, nadide Seungmin kalmıştı onda. Bırakın birini sevmeyi, tek geceliği bile olmamıştı Seungmin'den sonra, kimse tatmin edemezdi çünkü. Biliyordu.

Öyleyse neden vazgeçmişti yegane hazinesinden?

Zarar görecek kişi yalnız kendisi olsaydı vazgeçer miydi?

Elbette hayır. Profesörünün uyarısı olmasaydı ve Seungmin'le okullarını ayırabilselerdi, bırakmazdı. Her yerden engellemezdi ona konuşma şansı bırakmadan. Ama öyle güvenemiyordu ki kendisine, Seungmin'in sesini bile duysa bırakamayacağını öylesine iyi biliyordu ki... Limanlarını yaktı bir daha hiç kimseyi kabul etmemek üzere.

Ancak yine bir yerlerden demir atacak kıyı kenarını bulup yerleşmişti büyüğüne Seungmin. İkisinin de kalpleri hoşnuttu bu durumdan ne kadar kırılıp yıpranmış olsalar da, fakat beyinleri aynı fikirde değildi kalpleriyle. Chan'ın beyni onu tehlikeye soktuğunu bas bas bağırıyordu, kendisini de Seungmin'i de yakacağını söylüyordu. Seungmin'in beyni ise ona tek kelime bile bahşetmeden çekip giden adama nasıl tekrar güvenebildiğini sorguluyordu, sorularla yiyip bitiriyordu Seungmin'in azıcık kalmış yaşama tutunma isteğini.

bang bang bang bang, chanmin ✔️Where stories live. Discover now