39|Karanlık Ruhlar Evi

1K 101 29
                                    

Ben geldiiim! Beklettiğim için özür dilerim.
Keyifli okumalar!

     Karşımda akıl almaz bir keyifle bana bakan İdil'e büyük bir şokla bakıyordum. Ne saçmalıyordu? Bu nasıl bir iftiraydı?

"Ne diyorsun sen be? Kafayı mı yedin?" diye sorarken ellerim titremeye başlamıştı. Bana babamla ne işi olduğunu söylememek için böyle bir yalan uydurması deliliğin kaçıncı seviyesiydi?

İdil küçük bir gülümsemeyle "Hayır, gayet sağlıklıyım ama sanırım senin için aynısını söyleyemeyeceğim. Her an kayışları koparacak gibi görünüyorsun." diye karşılık verdi.

Başımı iki yana sallayarak "Yalan söylüyorsun. Bu söylediğin o kadar saçma ve imkansız ki." dedim. Babam asla böyle bir şey yapmazdı. Buna inanmamam için pek çok sebep vardı.

İdil başını hafifçe sağ tarafa eğdi ve "Eğer Egehan'la buluşmamı sağlamazsan, doğru olduğunu herkesle birlikte öğrenirsin. Sonra baban artık hapse mi girer yoksa başka bir şey mi yapar, orasını bilemiyorum." dedikten sonra başka bir şey söylemeden temizlik odasından çıktı.

Yalan söylüyor olmalıydı. Bu işin içinde bir iş olduğuna emindim fakat İdil neden kendisine yardım ettiğini iddia ettiği babamı tehlikeye atmak istiyordu?

Babam asla böyle bir şey yapmazdı. Öncelikle o bir doktordu, insanları kurtarırdı. Doktor olmasaydı bile bir insanı, hem de en yakın arkadaşı olan kişiyi asla öldürmezdi. Bunun doğru olması çok korkunç başka bir ihtimali doğururdu ki bunu düşünmek bile karnıma krampların girmesine neden oluyordu. Alkın'ın annesini İzciler öldürmüştü ve bu doğruysa babam bir İzci demekti.

Öğrendiğim her bilgi tek tek üstüme gelirken hangisinin doğru, hangisinin yalan olduğunu bilmemek beni korkunç bir karmaşanın içine itiyordu. Boğuluyormuş gibi hissediyordum ve hissettiğim tek şey bu değildi.

Omzumdaki yanmayla acı içinde nefesimi içime çektim. Bu seferki acı sadece fiziksel de değildi.

<<<•>>>

Gözlerimi Fabulasium'da açtığımda toprak evin içinde yalnız olduğumu fark ettim. Ne Eris'ten, ne Egehan'dan ne de Amedeo'dan bir iz vardı. Birkaç dakika önce duyduklarım zihnimi istila etmeye başladığında kalbimde çok yoğun bir sancı hissettim. Kanım damarlarımdan çekiliyor gibiydi.

"Meira?" Duyduğum sesle biraz da olsa kendime gelirken arkamı döndüm. Eris merakla bana bakıyordu. "Ne oldu? Niye böylesin?" diye sordu beni incelerken.

"Ben...iyiyim. Bir şey yok." diye cevap verdim.

"Her yerde seni aradık. Neredeydin?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. Okuldan bahsediyor olmalıydı.

"Sadece yarım saat kadar ortada yoktum." dediğimde Eris'in dudakları hafifçe kıvrıldı.

"Bu, onun aşırı endişelenmesine engel olmadı ama." dediğinde iç çektim. Alkın bunun için bana çok kızacaktı.

"İdil'le birlikteydim." dedim. Omzum hemen yanmaya başlamıştı.

"İdil'le mi? O kıza dikkat et bence."

"İdil'e değil de babama dikkat edeyim bence." diye mırıldandım. Ardından acıyla nefesimi içime çektim.

Eris kaşlarını çatarak "Babana mı? O ne alaka?" diye sorduğunda "Daha sonra anlatırım, şu an her anlamda acı çekiyorum." diye cevap verdim. Onun da omzu yanıyor olmalıydı fakat umursamadan omuz silkti.

"Ne yapacağız şimdi?" diye sordum. Karanlık Ruhlar Evi'ne girmenin bir yolunu bulmamız gerekiyordu.

Eris sivri uçlu şapkasını başından çıkarıp elini içine daldırırken "Önce dansı tekrarlaman gerekiyor. Eğer hareketlerin anlamını bilirsen ritüeli daha etkili ve hissederek yapabilirsin. Bunun dışında o eve girdikten sonra ruhunu koruma altına almak için bir iksir hazırlamam gerekiyor." diyerek şapkanın içinden çıkardığı çeşitli boyut ve renklerdeki cam şişeleri toprak tezgahın üzerine yerleştirmeye başladı.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiKde žijí příběhy. Začni objevovat