51|Tavan Arası Sırları

610 47 75
                                    

50k okunma için herkese çok teşekkür ederim 💕

Keyifli okumalar!

Dünyaya geri döndüğümde buradaki sorunlar da tek tek belirmeye başlamıştı. Babaannemle kalırken yaşanan ve yaşanabilecek tüm olaylardan uzak kalmak, onları düşünmekten uzak kalmak demek değildi ve İzciler, beynimde başka hiçbir şeye yer bırakmayacak kadar tüm kıvrımları kaplamıştı.

Günlüğü okumaya devam etmeden önce babaannemin odaya gelmeyeceğinden emin olmam gerekiyordu. Bu yüzden aşağı inip iyi geceler dileyecektim. Kapının kilidini açıp dışarı çıktım ve hızlı adımlarla alt kata indim. Salonda bulamayınca ona seslenerek mutfağa baktım. Arka taraftaki küçük odalarda da bulamayınca kaşlarımı çatarak üst kata çıkıp odasına baktım fakat burada da yoktu.

"Babaanne!" Tekrar bağırdığımda yine bir karşılık alamamış ve endişelenmeye başlamıştım. Nereye gitmişti? Yoksa yokluğumda bir şey mi olmuştu?

Bir kez daha seslenecekken tavan arasına çıkan merdivenlere düşen sönük ışığı fark ettim. Küçükken orası hep kilitli olurdu. Babaanneme orada ne olduğunu sorduğumda eski eşyalar var diyerek beni geçiştirirdi. Yavaş adımlarla basamakları çıkarken orayı ilk defa açık görecek olmanın heyecanını yaşıyordum.

Son basamağı da çıkıp aralık kapıyı ittim. Babaannem, küçük üçgen pencerenin önündeki eski bir ahşap sandalyeye oturmuş, elinde tuttuğu bir şeye dalgınca bakıyordu. Yüzünde hem sevgi hem de hüzün dolu bir ifade vardı.

"Babaanne? İyi misin?" diye sordum endişeyle. Hafifçe irkilip bakışlarını bana çevirdi.

"Hah, geldin mi?" dediğinde garipseyerek "Buraya gelmemi mi bekliyordun?" diye sordum. Yüzünde tuhaf bir ifade oluştu ve ardından hafifçe gülümsedi.

"Oraya gittiğini biliyorum yavrum."

"Nereye?"

Babaannem sıkıntılı bir nefes verip eliyle beni yanına çağırdı. "O tuhaf yere. Diğer dünyaya."

Yutkunmaya çalışarak "Nasıl yani?" diye sordum. Babaannem Fabulasium'u biliyor muydu? O da mı dövmeliydi? Yoksa...İzci olamazdı, değil mi?

"Gel otur karşıma, konuşalım." diye karşılık verdiğinde karşısındaki sandalyeye yavaşça oturdum ve merakla ona bakmaya başladım.

"Dövmeli olduğunu biliyorum." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Nasıl?"

"Baban söyledi."

Kaşlarımı çatarak "Dövmelileri ve diğer evreni nereden biliyorsun peki?" diye sordum.

Babaannemin yüzünde hüzünlü bir gülümseme belirdi. Ardından elindeki çerçeveyi bana uzatarak "Babanın bir arkadaşı vardı, adı Verda, o anlatmıştı bana her şeyi." dediğinde elim havada kaldı. Çerçevedeki resmi görmek istediğimden hiç emin değildim. "Çok iyi bir kızdı o, babanı da çok seviyordu. Baban da onu tabii." dedikten sonra yüzüme bakıp elini yanağıma getirerek okşadı. "Bunları üzül ya da kendini kötü hisset diye anlatmıyorum kuzum. Zor durumdasın, biliyorum. O kızcağızın cani babası şimdi de senin peşindeymiş."

Başımı sallayarak onayladım. "Evet, maalesef. Benim ve birçok kişinin daha."

"Verda, bana babasının ne kadar tehlikeli biri olduğunu anlatmıştı. İnsanları yakalayıp dövmelerini almak için öldürüyormuş. Eli kolu da her yere uzanıyormuş. Öyle gizli ve geniş bir ağ kurmuş ki gökte uçan kuştan yerdeki karıncaya kadar her şeyden haberi oluyormuş. Şehirden uzakta, bir köşkte oturuyormuş. Yakaladığı zavallı insanları da o köşke hapsediyormuş." dedikten sonra çerçeveyi elime tutuşturdu. Resimde babamla sarılmış, kameraya gülümsüyorlardı. Arkalarında deniz vardı ve çok mutlu görünüyorlardı.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiWhere stories live. Discover now