48|Hazırlık

859 69 119
                                    

Oy ve yorumlarınız için çok teşekkürler ❤️

Keyifli okumalar!

Hayatımda her zaman başkaları adına karar veren insanlardan nefret etmiştim. Birilerini korumak ve güvende tutmak adı altında yaptıkları emrivakiye hiçbir şekilde anlam veremiyordum. Babam beni korumak için olaylardan uzak tutmak istiyordu fakat bu benim hayatımdı. Başıma gelecek her şeyden ben sorumluydum ve eğer başıma bir şey gelecekse bu, dünyanın öbür ucunda olsam da gerçekleşecekti.

Babamın babalık içgüdüsüyle önlem almak istemesini bir nebze de olsa anlayabiliyordum fakat Alkın'a ne oluyordu? O bana karışma hakkını nereden buluyordu? Ah, tabii ya. Fabulasium'daki bebek. Alkın onun babasıydı ve hayatıma bunu bahane ederek müdahale ediyor olmalıydı.

"İstemiyorum." dedim kararlı bir şekilde.

Babam soğuk bir ifadeyle "Sana bir seçim hakkı sunmuyorum Simay. Babaannenin yanına gideceksin." dedi.

"Anneme ne söylemeyi düşünüyorsun? Daha okullar kapanmadan beni hangi bahaneyle oraya göndereceksin?" diye sordum.

"Aslında bahane bulmama gerek kalmadı. Annen de senin biraz buralardan uzaklaşmanı ve dinlenip kendine gelmen gerektiğini düşünüyor. Okul işini de hiç kafana takma, derslerinden geri kalmayacaksın." dedi. Öyle bir tavrı vardı ki onu ne söylersem söyleyeyim ikna edemeyecek gibiydim.

Damarlarımda gezinen öfkeyle birlikte hırsla Alkın'ın yanına gidip bileğinden sertçe tutarak dükkanın çıkışına doğru çekiştirdim. Bunun hesabını verecekti.

Dışarı çıktığımızda dişlerimi sıkarak "Ne halt yediğini zannediyorsun sen?!" diye bağırdım.

Alkın soğuk bir gülümsemeyle "Sinirlenme güzelim, bebeğe zarar vereceksin." dediğinde yumruklarımı sıktım.

Kısık sesle "Başlatma bebeğine! Bunu bana nasıl yaparsın? Beni buradan göndermek ne demek?" diye sordum. Ona o kadar sinirliydim ki ağzını burnunu dağıtmak istiyordum.

"Ben hiçbir şey yapmadım. Bunu kendine sen yaptın. Toprak'ı klinikten kaçırdın, var mı bunun ötesi? Ne kadar tehlikeli bir şeye bulaştığının farkında değil misin?" dedi. İçinde kıvılcımlar çakan gözleri öfkeden koyulaşmıştı.

"Dövmeci'nin planıydı! Ona güvenmenin nesi yanlış? Ayrıca istediğim şeye bulaşırım, bu seni hiç ilgilendirmez!"

"Beni hiç ilgilendirmez öyle mi? Aynısını ben yapsam seni ilgilendirmeyecek miydi? Seni bilmem ama seninle ilgili her şey beni ilgilendirir. Eğer mantıklı karar alamıyorsan da senin yerine ben alırım." dedi sertçe.

Şaşkınlıkla "Sana inanamıyorum ya! Gerçekten! Biz seninle daha yeni çok büyük bir problem yaşamadık mı? Bir daha arkamdan iş çevirmeyeceğini, pişman olduğunu söylemiştin. Yine aynı şeyi yapıyorsun, sonra da sana güvenmemi istiyorsun." dedim.

"Sen de bana haber vermeden tehlikeli işlere kalkışıyorsun." dedi Alkın. Hayal kırıklığına uğramış gibi bakıyordu.

"Dövmeci bana bir görev verdi. Ben de yerine getirmeye çalıştım. Bu işte hep beraberiz. Beni korumak için her şeyden uzak tutmaya çalışamazsın."

Alkın bir süre sessizce gözlerime baktı. "Dövmeci'ye nasıl bu kadar kolayca güvenebiliyorsun?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım.

"Ne demek istiyorsun? Neden güvenmeyeyim ki? O bizim için uğraşıyor." dedim fakat Alkın neden böyle bir cümle kurmuştu?

"Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

Alayla gülerek "O İzciler'in karşısında. Bizi onlardan korumaya çalışıyor. Böyle düşünmemem için bir sebep mi var?" dedim.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiWhere stories live. Discover now