10|Zorlu Bir Görev

1.9K 153 44
                                    

Minik yıldızlarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum 🌟

Keyifli okumalar!

Gümüş renkli dövme gözlerimin önünde parlarken yutkundum. Toprak da mı Fabulasium'a gidiyordu yani? Onu orada gördüysem bile hatırlayamazdım fakat görünüşe göre gidiyordu. Acaba onunla hiç karşılaşmış mıydım? Şu ana kadar sadece Ejderha Prensi Dorian, Prens Nealon, Kral Alastair, Kraliçe Audra, Cadı Corvina, koruyucum Felix, Büyücü ve Su Perisi'yle tanışmıştım ama onların da yüzlerini hatırlayamıyordum. Belki de onlardan biriydi.

Dövmeye daha dikkatli bakmaya çalıştım. Bir çemberin içinde iç içe geçmiş iki üçgen ve ortasında kılıca benzeyen bir simge vardı. Anlamını bilmiyordum ama belki Dövmeci'ye gidip kataloglara bakabilirdim.

Toprak üzerine siyah bir tişört geçirdiğinde gözlerimi aynadan çektim ve pencereye bakmaya başladım. Dövmeyi Toprak'a soramazdım çünkü o zaman benim de Fabulasium'a gittiğimi anlardı fakat bunu bilmemeliydi. Onun gittiğini de benim bilmemem gerekirdi. Toprak nasıl bu kadar dikkatsiz ve sorumsuz olabilmişti? 

"Simay, biraz önce şahit olduğun kavga için özür dilerim. Yaprak'ın kontrolünü bu kadar  kaybedeceğini düşünmemiştim." dedi Toprak yanıma otururken. Aslında Yaprak ortada bir şey yokken kendi kendine sinirlenmiyordu. Toprak da onun içindeki ateşi harlayacak hareketler yapıyordu ama sanki kendisinde hiç suç yokmuş gibi davranmayı tercih ediyordu.

Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken gözlerimi gözlerine sabitledim. "Toprak, benimle paylaşmak istediğin bir şey var mı? Bir sorunun var mı yani? Biraz...tuhaf davranıyorsun. Normalde böyle değilsin."

Toprak bir şey söylemeden gözlerimin içine bakarken beni yanlış anlamamasını umarak "Demek istediğim, okulda bizimleyken her şey çok güzel. Sen eğlencelisin, neşelisin ama burada işler değişiyor gibi. Eğer bir derdin varsa benimle paylaşabilirsin, biliyorsun değil mi?" diye devam ettim. Elimi elinin üzerine koydum. "Alkın'la mı ilgili?"

Toprak'ın gözlerindeki yumuşak ifade hızla sertleşirken elini elimden çekti ve ayağa kalktı. "Alkın, Alkın, Alkın! Her şey o bok herifle mi ilgili olmak zorunda? Benim başka dertlerim olamaz mı?" diye patladığında irkildim. Bunu beklemiyordum işte.

"Ö-özür dilerim, ben onu ima etmemiştim. Okuldayken ondan rahatsız olduğunu hepimiz biliyoruz. Belki burada da-" diye toparlamaya çalışsam da sözümü kesti.

"Öyle bile olsa ne yapacaksın ki? Gidip onunla mı konuşacaksın? İstemiyorum! Seni onun yanında görmek istemiyorum!" diye bağırdı. Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı.

Kaşlarım çatılırken "Ne demek istiyorsun? Anlayamadım." dedim.

Toprak ellerini saçlarından geçirip sinirle bir nefes aldı. Şu an hiç de kendi gibi değildi ve beni korkutmaya başlamıştı. "Ortadan aniden kayboluyorsun. Her yerde deli gibi seni arıyoruz. Sonra seni Alkın getiriyor. Kucağında! Siz ne ara bu kadar samimi oldunuz Simay?" diye sordu dişlerini sıkarak.

Bu şekilde konuşmaya devam edemezdik. Karşımdaki kişi benim tanıdığım Toprak değildi ya da ben Toprak'ı aslında hiç tanıyamamıştım. Ayağa kalkıp "Bence ben artık gitsem iyi olur. Bu konuşma hiç iyi yerlere gitmiyor çünkü." dediğimde arkamı döndüm fakat Toprak kolumdan tutup beni kendine çevirdi.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiWhere stories live. Discover now