Bölüm Sekiz

2.3K 223 31
                                    

Yolculuğumuzun son taşıtındayken ikimiz de konuşmuyorduk. Tüm yol tıpkı böyle sessiz, soğuk ve en azından benim için sancılı geçmişti. Tıpkı bir ölünün tüm hayatının gözünün önünden geçmesi gibiydi. Annem başka bir adamla ve başka bir evlatlaydı. Düşündüm. Uzun uzun düşündüm. Babamın gidişiyle beraber neler yaşadığını, bana nasıl yetmeye çalıştığını düşündüm. Şimdi ise yalnız değildi, en azından burada yalnız değildi. Ben ise daha da yalnızdım. Dolan gözlerimi Tuna'ya belli etmemeye çalışarak koluma kuruladım. Başımı cama yaslamış dakikalardır dışarıya bakarken kendi kendime bir söz vermiştim.

Tamam artık, kabullen ve devam et. Ne demişti annem?

Bir gün yanında ben de olmayabilirim. İşte o gün kendi ayakların üzerinde durup başının çaresine bakmayı bil.

O günün ben epey yaşlanmışken geleceğini düşünürdüm fakat bu beni oldukça hazırlıksız yakalamıştı. Hazırlıksız kelimesi yaşadığım durumun yanında öyle basit, öyle gündelik kalmıştı ki. 

O gece bir şey olmuştu ve buradaydım işte. Bunu kabullenmem yaklaşık iki gün sürmüş olabilirdi ama bundan sonrasında daha mantıklı hareket etmeliydim. Başıma gelen bu olaydan önce hep böyle yapmaz mıydım? Hiçbir zaman ağlayıp sızlanmazdım çünkü bilirdim ki kimse gelip beni kurtarmak zorunda değildi. Ben kendimi kurtarmalıydım. 

İlk adım: Buraya nasıl gelebildiğini anlamaya çalış. 

Tuna'ya dönerken onun zaten bana baktığını görmem ve yakalanmış gibi önüne dönmesi bir olmuştu. 

''Bir durak sonra ineceğiz diyecektim.'' dedi. ''Buralarda bir yer biliyorum.''

''Tamam.''

Yeniden camdan dışarıyı izlemek için dönerken ilk önce kendi yansımamı gördüm. Şişmiş gözlerim ve dağılmış halimle tam da olması gerektiği gibi görünüyordum.

Yaklaşık beş dakika sonra Tuna hemen önümüzdeki direğin düğmesine bastı ve ikimiz de ayaklandık. İğrenç bir ter ve parfüm karışımı kokuyla dolu otobüsten indiğimizde derin bir nefes aldım. 

''Senin işin varsa- '' diyecekken hızlıca araya girdi.

''Hayır, yok.''

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. ''Bak, gerçekten sürekli benimle olmana gerek yok. Kendi arkadaşlarınla olmak istersen anlarım. Kendi başımın çaresine bakabilirim.''

''Eminim ki bakarsın, bakamayacağını düşündüğüm için burada değilim. Gerçekten seni merak ettiğim için buradayım.''

''Uzaylı deneyi gibi mi düşünmeliyim?''

Gülüşü kulaklarıma dolarken çoktan indiğimiz kaldırımdan karşıya geçmiştik.

''Espritüel bir tarafın da varmış. Annende hızlıca söylediğin yalandan sonra yavaş yavaş bana benzediğini düşünmeye başlıyorum.''

''Körle yatan şaşı kalkıyor, biliyorsun.''

''Bilmez miyim?''

''Annenle ilgili konuşmak ister misin?'' diye sordu birden.

Yeniden kalbimde aynı sızıyı hissederken iç çektim.

''Ne diyeceğimi bilemiyorum. Belli ki babamla evlenmemiş. Ne yalan söyleyeyim, onu suçlayamam. En azından başka bir evrende doğru kararı vermiş.''

MAVİ AY (Tamamlandı)Where stories live. Discover now