Bölüm Yirmi Bir

1.6K 225 27
                                    

Avuç içlerime batan demirin verdiği hissiyat hala burada hissetmemi sağlıyordu. Teslim olup gitmek yerine kaçmayı tercih ettim. Salıncağa sanki beni koruyabilirmiş gibi sıkı sıkı sarılırken hızla başımı çevirdim.

Başımı çevirmemle etrafımdaki hava dalgalanmış, bir girdap gibi dönerek beni geri getirmişti. Arkamda Tuna'yı gördüğüm an tuttuğum nefesimi bıraktım. Tuna gözlerini kapatmış ve kendini gökyüzüne teslim etmiş gibi duruyordu. Yavaşça önüme döner iken kalp atışlarım hala düzene girmemişti. Salıncak ben farkında olmadan yavaş yavaş hızını kesmeye ve bizi gökyüzünden geri getirmeye başlamıştı.

Tamamen durduğunda ise ellerimi hala demirlerden çekmemiştim. Oturduğum yere yapıştırılmış gibi hiç kıpırdayamadım.

''Harika değil miydi? Harikaydı!''

Tuna arkamdan gelip önüme geçtiğinde gülen yüzü anında solup gitti.

''Korktun mu yoksa?''

Başımı hızlıca 'hayır' anlamında iki yana salladım. O esnada gözüm oyuncağın etrafında, kalabalıkların arasında sanki buradan değilmişçesine süzülen, geceyle aynı rengi taşıyan bir kediye takıldı. Tüm asaleti ile yürüyüp giderken ben de neredeyse aynı hisleri yaşatacak kadar tanıdık bir andı.

''Ne oldu?''

Başımı hızlıca Tuna'ya çevirip, ''Hiç. Sonlara doğru başım döndü sanırım. '' dedim.

Birkaç adımla yaklaşıp emniyet kilidini açmak için bir hamle yaptı.

''Ben yapardım.'' demeye yeltendim ama o çoktan açmıştı bile.

''Yine de yardım edeyim, başın hala dönüyor olabilir.''

Salıncaktan kalkarken yine ve yine ona söylemek istedim ama aynı sebep bana engel oldu. Ne banyoda yaşadığım anı ne de bu anı anlatmak istemedim. Tıpkı tutulmadan bahsetmediğim gibi kediden de bahsetmek istemedim.

Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. ''Başka neye bineceğiz?''

''Vaay, güzel. Şimdi aynı dilden konuşuyoruz işte.''

İnsanların arasından ayrılırken Tuna'nın telefon sesi tüm rahatsızlığını geri getirdi. Ekranına uzun uzun baktıktan sonra telefonu meşgule attı. Ne yapacağını sormak için ağzımı açmıştım ki telefonunu kapattığını gördüm. Konuyu tekrar gündeme getirmeliydim yoksa onu tüm bu dramayla baş başa mı bırakacaktım? Boğazımı temizledim.

''Gökçe'den bahsetmedin.'' dedim. ''O tüm bu olaylara ne tepki verdi?''

Tuna sıkıntıyla kollarını göğsünde birleştirdi. ''Genel olarak şaşkındı. Çok konuşamadı bile.''

''Sen evden çıkınca onlar orada kalmaya devam mı etti?''

''Gökçe arkamdan eşyalarını alıp geliyordu ama o an gerçekten sadece gitmek istedim. Sonrasında mesaj attım, daha sonra konuşuruz dedim.''

Başımı anladığımı gösterircesine aşağı yukarı salladım. Furkan'ın adının geçmediği bu cümleden anladığım kadarıyla evde, Eda'nın yanında kalmaya devam etmişti. Belki de Eda'nın gizli bir anahtarı olduğundan da haberdardı. Tuna'nın yüzüne baktığımda arkasından başka neler çevrildiğini merak etmeden edemedim. 

''Atlı karıncaya ne dersin?'' dedi ağır ağır yürürken. 

''Yaşımıza uygun mu?'' diye sorarken üzerimdeki sersemlikten hala kurtulamamıştım.

''Ne zaman benimleyken sayılara, cinsiyetlere veya kişilere takılmaman gerektiğini öğreneceksin?'' dedi.

''Benim bunu öğrenmem uzun zamanımızı alabilir, o kadar vakit yok.''

MAVİ AY (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin