Bölüm On Sekiz

1.7K 219 38
                                    

*Medya: Tuna + bir şarkı daha bıraktım. :)

İçinde olmaktan nefret ettiğim kıyafetlerimi üzerime geçirirken rüyalarımdan geriye hiçbir şey kalmadığını fark ettim. Parça parça görüntüler silinip gitmek üzereyken yalnızca bir tanesini silip atamıyordum. O görüntü ise suratımı liseli bir çocuk gibi kıpkırmızı yapıyor, bana uzak bu duygularla midemi bulandırıyordu.

Odadan çıkmandan önce kafamı uzattım.

''Tuna?''

Hemen yan kapıda hızla açılıp Tuna kendi odasından fırlayınca oraya döndüm.

''Buradayım.''

Üzerine giydiği günlük kıyafetlerden biraz daha şık kazağının yakasını düzeltirken, ''Gerçekten seni böyle bırakmak istemiyorum.'' dedi. Kazağını düzeltmeden hemen önce elindeki kraft kağıdına sarılı bir şeyi yere, ayaklarının dibine bıraktı. 

''Hayır, sorun değil. Arkadaşının doğum gününü benim yüzümden kaçırma.''

Arkadaşını düşündükçe her ne kadar berbat hissetsem de ona hiçbir şey söyleyemedim. İçimdeki bir kıpırtı hemen şimdi ona her şeyi söylemek istiyordu. Çevresindeki insanlara dikkat etmesini, belki de gemileri yakıp gitmesi gerektiğini söylemek istiyordum. Bir tarafım buna hiçbir hakkımın olmadığını iddia ederken, bir tarafım da o benim her şeyimle bu kadar ilgilenirken benim de onda ufak bir söz hakkım olabileceğini söylüyordu.

''Sen de gel.''

Tuna bir anda söylediği şeyle kendini bile şaşırtmıştı.

''Bence uygun olmaz.'' dedim.

''Ama yalnız kalmana gönlüm razı gelmiyor. Kendimi kötü hissediyorum.''

''Kötü hissetmemeni bizzat ben söylüyorum, git hadi.''

Uzun uzun yüzüme baktı. Gözlerinde bir yerlerde bunu hiç istemediğini görsem de itiraz etmedi.

''Sadece kahvaltı.'' dedi. ''Geç kalmam.''

Onu taklit eden bir gülümseme takındım. ''Kız arkadaşın değilim ama olsun.''

Benim aksime çok daha rahat bir tepki vererek kahkaha attı. Üzerine deri ceketini geçirirken, ''Biraz kindar mıyız?'' diye sordu.

İşaret ve baş parmağımın arasında küçücük bir alan gösterdim.

''Neyse ki biraz.''

Ayaklarının dibindeki paketi alırken merakıma yenik düşüp -bana hiç yakışmayan bir hareketti- ne olduğunu sordum.

''O nedir?''

Paketi yeni fark etmiş gibi, ''Ah, bu mu? Eda'nın hediyesi.'' dedi. 

Arasının limoni olduğunu söylediği arkadaşının sadece doğum gününe gitmekle yetinmeyip hediye alacak kadar düşünceliydi ya da ben her seferinde kendimle kıyasladığım için bana inanılmaz geliyordu. Hediyenin ne olduğunu sormadığım halde paketin henüz kapanmamış ağzından hediyesini dikkatle çıkardı. Lana Del Rey'in Norman Fucking Rockwell!  albümünün plağını görmemle gözlerimi kırpıştırdım. 

''Plak mı? Vay be.'' dedim. 

''Evet.'' dedi sevimli bir heyecan ve gururla. ''Eda'nın pikabı var. Aynı zamanda büyük bir Lana hayranı. Güzel mi?''

Ona bakarken iç çekmemek için kendimi zor tutuyordum. Bu kadar kör olduğu için acımalı mıydım yoksa Eda'nın hiçbirini hak etmediğini düşünerek histerik bir kıskançlığa mı kapılmalıydım?

MAVİ AY (Tamamlandı)Where stories live. Discover now