Bölüm On Üç

1.7K 182 22
                                    

**UYARI: Bölüm sonuna doğru ufak bir sahne var. Eğer rahatsız olabilecek, okumak istemeyecek varsa bu kısmı geçebilir. 

Bölüme uygun olarak medyaya kafamdaki Eda'ya yakın bir profil bıraktım. Şimdiden iyi okumalar. :) Oy vermeyi unutmayın, yorum yaparsanız çok sevinirim. 


O gecenin diğerlerinden pek bir farkı yoktu. Boğucu düşüncelerimin ortasında zar zor uyuyakaldıktan sonra gece daha da zorlaştı.

Bu bir rüya, dedim kendi kendime. Yine bir rüya, sakin ol.

O buz gibi inşaatın ortasında soğuktan tir tir titrerken etrafıma bakındım.

''Kimse var mı?''

Sanki bir Amerikan filminin ortasındaymışçasına boşluğa doğru seslendim. Tabii ki kimse yoktu. Kim olabilirdi ki?

Birkaç adım atarak ilerlemeye başladım. Hissettiğim en büyük duygu korkuydu. Öylesine büyüktü ki üşümemin bile önüne geçiyordu. Neden korkuyorum? Bir varlıktan mı? Yoksa yeniden burada olmaktan mı? Yoksa rüya dışında burayı bir daha göremeyeceğim için mi? Göğüs kafesim hızlı hızlı inip kalkarken boşluktan gelen bir uğultu sesiyle duraksadım. Hızlıca arkamı dönüp sesin geldiği yere baktığımda gözümün önünden saniyelik bir karartı geçti. Bu bir kedi gölgesiydi ama neredeyse benim boyumdaydı. Bir iki adım geri gittim ve ardından içgüdüsel olarak koşmaya başladım.

Bir insandan beklenilmeyecek güçte koşarken tam karşımda öylece boşluğun ortasında duran merdivenleri gördüm. Aklıma ilk gelen şey merdivenlere çıkmak oldu ve bir saniye sonra kendimi o merdivenlerin tepesinde buldum.

Aşağıdan bakıldığında oldukça normal duran bu merdivenler, şu an kendimi bir gökdelenin tepesinde gibi hissetmeme neden oluyordu. Kafamı kaldırıp gökyüzünden düşecekmiş gibi duran dolunaya baktım. Dudaklarım şaşkınlıkla açılırken korku beni tamamen ele geçirmişti. Ay o kadar ama o kadar yakındı ki neredeyse ağlayacaktım.

Kendi kendime mırıldandığım şeyler etrafımda dönüp duruyor gibiydi.

''Dolunay, bir siyah kedi ve bir merdiven... ''

Kelimeler dans edermişçesine kulaklarımda dolanıyor ve yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyordu.

''Dolunay, bir siyah kedi ve bir merdiven... ''

Güçlü bir varlık ayak bileğimi yakaladığı gibi beni merdivenlerden aşağı çekmesiyle gecenin karanlığında yankılanan bir çığlık attım.

Gitme vakti. 

Gözlerimi zar zor araladığımda sanki günlerdir uyuyordum. Birkaç kere üst üste derin nefesler alıp verdim. Sırt üstü döndüm ve kollarımı iki yana açarak esnedim.  Bu tembelliği dakikalarca sürdürebilirdim ta ki odamın sonuna kadar açılmış kapısını fark edene kadar. Rüya olup olmadığını anlamak için hızlıca yerimden doğruldum ve toparladım.

''Tuna?''

İçeriye doğru seslendiğimde kendi odasından veya mutfaktan bir karşılık vermesini beklemiştim ama öyle olmadı. Evden çıt sesi bile gelmiyordu. Tamamen yalnızdım. Yataktan çıkıp kapıya doğru ilerlerken, artık kapının arkasına koymaktan vazgeçtiğim şifonyerin üzerinde bir kâğıt gördüm. Üzerine bir biblo konarak uçması engellenmişti. Gerçi evdeki her pencere kapalıydı ama yine de temkinli bir hareketti.

Devamsızlıktan kalmamak için derse gitmem gerekti. O kadar derin uyuyordun ki seni uyandırmak istemedim.

(Ayrıca sormadan söyleyeyim seni dikizlemedim.) Kendi evin gibi takıl. :)

MAVİ AY (Tamamlandı)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant