Bölüm Yirmi

1.7K 219 32
                                    

Gökyüzünün tanıdıklığı karnıma ağrılar girmesine sebep oluyordu. Başımı kaldırıp baktığımda her an üzerime düşecekmiş gibi gözüken yıldızlar, tutulmaya hazırlık yapan, tüm heybetiyle olduğundan çok daha yakın gözüken dolunay.

Oturup bir kapı açılmasını beklemeyecektim çünkü öyle bir kapı yoktu. Tıpkı inşaata attığım bir adımla olduğu gibi tek bir adımla gerçekleşmesini bekleyecektim. Bu beklenti içimi daha önce hissetmediğim bir hisle dolduruyordu. O inşaata girerken başıma geleceklerden habersizdim, hissizdim, korkusuzdum. Şu an ise her an başıma bir şey gelecek düşüncesiyle diken üzerindeydim. Bu seçenekten daha kötüsü ise başıma hiçbir şey gelmemesiydi.

Bunun zihnimden geçmesiyle alt üst oldum. Kurtulmak ister gibi kafamı iki yana salladım.

''Biletleri aldım, hadi!''

Tuna neredeyse koşarak yanıma geldiğinde gözlerimi nihayet önümde uzayan şatodan ayırabildim.

''Gerçekten daha önce hiç lunaparka gelmedin mi?'' diye sorarken şaşkındı. Turnikelerden geçip bir masal diyarına açılacak gibi duran kapıdan içeri girdik.

''Hayır, hiç gitmedim.''

''Nasıl ama?''

''Bilmem. Annem çok çalışırdı, bazen iki işte birden çalışırdı. Babam da zaten...''

Baba konusunun açılmasıyla yüzünden bir gölge geçip gitti. Benim ise kalbimden. ''Neyse, tahmin edersin ki pek iyi bir baba değildi.''

Tuna sormaktan çekinerek ama muhtemelen merak da ederek yanağının içini dişledi. ''Özür dilerim, hatırlatmak istememiştim. Keşke herkes mükemmel bir çocukluk geçirse.''

''Hayır, önemli değil. Maalesef herkes eşit değil.''

''Anlatmak ister misin?'' diye sordu merakına yenik düşerken.

İstemsizce iç çektim. ''Bilmem, pek anlatacak bir şey yok aslında. Beni de öyle yaraladığını falan söyleyemem. Sadece, çocukluk hatıralarımda kötü bir kabustan başka bir şey değil.'' dedim. Kısa bir an duraksadıktan sonra devam ettim. ''Anlaşılmaz biriydi. Kabaydı, saldırgandı, tek bir güzel söz bilmezdi.''

Tuna'nın bakışları sanki sorduğuna pişman olmuşçasına değişti. 

''Böyle biriyken annemle ve tabii ki benimle de iyi bir ilişkisi yoktu. Ben küçükken boşandılar, sonrasında bir daha hiç görmedim.''

Umursamaz görünmeye çalışırken omuz silktim. ''O da beni görmek istemedi belli ki.''

Tuna'nın anlayış dolu bakışları boğuklaştı, dudakları aşağı doğru kıvrıldı. ''Çok şey kaybetmiş.''

''Bilmem.'' dedim. ''Bence o böyle düşünmüyor.''

''Sen ne düşünüyorsun?'' diye sordu. ''Önemli olan o.''

Bir kez daha omuz silktim. ''Ben kanıksadım. Bu yüzden canımı yakmıyor artık.'' 

Bana doğru sokulduğunda aynı tuhaf hislerle kıpırdandım. ''Bence sen sadece iyi saklıyorsun.'' dedi ve ben içimi okumasının ürpertisiyle ona baktım. 

''Hayır, ciddiyim.'' derken kafasını salladı. İşaret parmağını havaya kaldırıp gözlerimi işaret etti. ''Bana yalan söyleyemezsin.''

Huzursuzca kafamı çevirdim. ''Bunu nasıl yapabilirsin ki?'' diye sordum. 

Gülüşü belirdi dudaklarında. ''Seni okumakta zorlanmıyorum.''

Ona kaçamak bir bakış atarken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmam gerekti. 

MAVİ AY (Tamamlandı)Место, где живут истории. Откройте их для себя