Bölüm Yirmi İki

1.6K 212 37
                                    

*Medyaya bir şarkı bıraktım, onunla okuyabilirsiniz. (: İyi okumalar. 

Ona karşı direnmek gittikçe zorlaşırken saatler öncesinde gerçekleşen o öpüşmenin hissi hala dudaklarımın üzerinde bir yaz rüzgârı gibi dolanıp duruyordu. Konusu açılmalı mıydı yoksa böyle devam mı edecektik? Ondan açılması ve konuşulması gereken konular varken aklımda yalnızca bunun dönüp durması ne kadar normaldi?

Lunaparkın içerisinde ilerlerken Tuna kolumu tutup beni daha önce bindiğimiz salıncakların hemen karşısında durdurdu ve işaret parmağıyla tam önümüzde kalan, ilk bakışta bile bana bir kuleyi hatırlatan yapıyı gösterdi. Oyuncağın bunun neresinde olduğunu anlamaya çalışırken,

''Bu ne?'' diye sordum.

''Adalet kulesi.'' derken sanki çok ama çok gizli bir bilgiden bahseder gibi gizemli ve ürpertici bir ses tonu takınmış, gözlerini kısıp uzun uzun kuleye bakmıştı. Anlamsızca ona bakmayı sürdürürken, ''Ee?'' dedim.

Bir anda bütün yüz ifadesini bozup bana döndü.

''Ne demek ee? Ortama ayak uydurman lazımdı.''

Elimi havaya kaldırdım. ''Pardon.''

''Karşında gördüğün bu oyuncak sadece bir oyuncak değil.'' derken hemen rolüne geri dönmüştü.

''Hımm. Ne peki?''

Göz ucuyla bana bir bakış yolladı. ''Oyuncu falan ol sen. Çok iyisin (!)''

''Kusura bakma senin kadar iyi olmam mümkün değil.''

''Gel hadi, daha fazla anlatamam. Bunu yaşaman lazım.''

Neredeyse koşarak kulenin içine girdiğimizde çok uzun olmasa da bir sırayla karşılaştık. İçerisi gerçekten bir masaldan fırlamışçasına uzun bir kuleyi hatırlatıyordu. Sıraya girdiğimiz yerin hemen önünde, kulenin ortasında yuvarlak bir mekanizma gördüm. Bu yuvarlak mekanizma yan yana koltuklardan oluşuyor ve emniyet kilitleriyle birleşince biraz korkunç görünüyordu. İçerisi o kadar sessizdi ki fısıldayarak Tuna'ya yaklaştım.

''Ne olacak şimdi burada?''

''Neden bir tarikat toplantısına katılacakmışız gibi davranıyorsun?''

''Ben mi?'' dedim hayretle. ''Asıl sen öyle davranıyorsun! O kadar öyle davranıyorsun ki gerildim.''

Gülerek başını iki yana salladı. ''Tamam tamam. Bak şimdi, bu koltuklara oturuyoruz ve en tepeye çıkıyoruz.''

Parmağıyla göstermeye başladığında kulenin tepesinin açık olduğunu fark ettim. Bu zamana kadar etrafa bakmakla o kadar ilgilenmiştim ki tepeye bakmak aklıma gelmemişti.

''Daha sonra orada biraz duruyor ve sonrasında PAT!''

Ufak bir çığlıkla yerimde sıçrarken kuyruktaki herkes aynı anda bize döndü. Tuna elini kaldırıp, ''Kusura bakmayın.'' dedikten sonra insanlar yavaşça önlerine dönmeye yeltendi.

Tuna bana dönüp, ''Bunlar da cenazeye gelmiş sanki.'' diye fısıldadı. Hemen devamında bir şeyler anlatmaya devam ederken benim tüm dikkatim birkaç sıra öndeki iki genç kıza takıldı.

İkisi de ellerindeki telefonlarıyla birbirlerine bir şeyler gösterirken benim önümde duran heyecanla, ''Tutulma başlıyor!'' dedi.

Ameliyat masasına yatmaya hazırlanan bir hasta misali tüm vücudum uyuştu, ellerim bir anda buz kesti. Parmaklarımla oynamaya başlarken anladım ki insan bildiği şeyden korkuyormuş.

''Sıra geldi.''

Tuna'yla kollarımız birbirine değecek kadar yakın mesafede o mekanizmaya doğru ilerledik. Bize göre arkada kalan koltuklara doğru geçtik ve yan yana oturduk. Görevli olan çocuk yanımıza gelip emniyet kilitlerimizi bağlarken sol tarafımdaki boş koltuğa sıradaki kız gelip yerleşti.

MAVİ AY (Tamamlandı)Where stories live. Discover now