Bölüm 9

3.5K 124 80
                                    

Uzun zamandır beklediğiniz bölümü sonunda yayımlıyorum! Satır arası ve bölüm sonu, bir sürü yorum bekleyerek öpüyorum ve kaçıyorum!! 💕

Uzun zamandır beklediğiniz bölümü sonunda yayımlıyorum! Satır arası ve bölüm sonu, bir sürü yorum bekleyerek öpüyorum ve kaçıyorum!! 💕

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Anıl'dan önce uyanmayı başarabildiğim için kendimi tebrik ettim ve ona güzel bir kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim. O ve Ogeday'la birlikte bütün akşam benim evimde takılmıştık. Ardından Ogeday ile birlikte mutfağı toplamaya girişmiştik ve geri salona döndüğümüzde Anıl'ı uyurken yakalamıştık.

Ogeday, Anıl'ı uyandırıp gitmek istedi ama benim için sorun olmadığını anlayınca yalnız gitti. Onun da kalması için ısrar ettim ama kabul etmedi. Ben de çok üstelemedim ve gittiğinde, Anıl'ı salonda bırakıp uyumaya gittim. Zaten saat bir hayli geç olmuştu.

Şimdi ise Anıl Bey'e güzel bir kahvaltı hazırlamakla meşguldüm. Çok anlamazdım ama kahvaltı zor bir şey değildi, buzdolabındaki kahvaltılıkları çıkarıp bir de fırından simit, poğaça gibi şeyler almayı düşünüyordum.

"Günaydın Nisoş!"

Anıl neşeli bir şekilde mutfağa girdiğinde ben de elimde tuttuğum domatesleri yıkamakla meşguldüm. Ona dönüp güldüm.

"Günaydın, erkencisin. Ben her şeyi hazırlayıp seni uyandıracaktım ama çok gürültü yaptım galiba."

"Yok be kızım, senin o Minnoş dediğin ama hiç minnoş olmayan kedin üstüme atlayıp uyandırdı beni. Bak valla minnoş falan değil o, öteki daha tatlı. Bu psikopat gibi bakıyor." Büyük bir kahkaha attım.

"Ne biçim konuşuyorsun benim Minnoş'um hakkında ya? Sen onu küçükken görecektin, çok tatlıydı. Şimdi büyüdü de ondan öyle. Seninle oynamak için uyandırmıştır seni benim kızım."

"Ay aman, yesinler kızını. Hiç de oynamak istediği falan yok, piçlik olsun diye uyandırdı işte. Sonra kaçtı bir yerlere." Göz devirmesine kıkırdadım.

"Çok konuşma Anıl ya, aşağıdaki fırından ekmek, simit falan kap gel hadi."

"Aa misafire iş mi yaptıracaksın? Avrupa bizim gibi misafirperver değil derlerdi de inanmazdım, öyleymiş valla."

Söylenerek dış kapıya doğru yürüdü. Ben de arkasından gülerek başımı iki yana salladım ama ona herhangi bir şey demedim. Çünkü o da bana bir cevap verecekti ve konuşma uzayıp gidecek, fırında doğru düzgün bir şey kalmayacaktı.

Aslında uyanması iyi olmuştu, onu fırına göndermiştim. Kendim gitmeye üşeniyordum, hem masayı hazırlayıp hem de fırına gidemeyecektim hiç. Aradan çıkıvermişti işte, aferin benim kızıma, nasıl da uyandırmıştı Anıl'ı. Kedilerime bayılıyordum. Kendimi evin en küçüğünü bakkala gönderen anne gibi hissettiğimde kendi kendime kıkırdadım.

Anıl çabucak gidip geldiğinde simitleri soğutmadan sofraya oturduk. Çaylarımızı içerken ikimiz de konuşmuyorduk. Anıl'ı seviyordum ve onu kendime yakın hissediyordum ama sanırım ilk defa yalnız kalmıştık ve garip gelmişti. İkimiz de ne konuşacağımızı bilemiyor gibiydik. En azından ben öyleydim, onun pek umurunda değil gibiydi. Daha dün akşam yemek yememiş gibi, aceleyle ağzına bir şeyler tıkıştırıyordu.

uzak yol. | ognisWhere stories live. Discover now