1.3 episode: Manjiro

1.4K 138 78
                                    

Adının Manjiro Hanagaki olduğunu öğrendiğim kızıl kafayla ağacın bir dalına oturmuş, meyve suyu içerek sohbet ediyoruz.

"Çok güzel bir ismin var." dedim ve meyve suyundan bir yudum aldım. "Değişik bir hikayesi var mı?"

"Babamın çok sevdiği bir arkadaşının adıymış. Gerçi böyle diyince çok sıkıcı geliyor," dedi ensesini kaşırken. "Aslında arkadaştan çok kardeş gibiymiş. Ama sonra bir şey olmuş... Ne olduğunu bilmiyorum ama-"

"HAV!"

"Bi' sus be! Ehm, her neyse. Sonra ayrılmışlar. Nedenini hiç söylemedi. Ama yaklaşık 10 yıldır görüşmemişler. Aslında nasıl biri olduğunu merak ediyorum. Babam çok güçlü olduğunu söylerdi ama bizzat tanımak isterdim."

"Babana hiç bu fikrini söyledin mi?" diye sordum.

"O zamanlar, bunu akıl edemeyecek yaştaydım. Babam ben 4 yaşındayken öldü."

"Şey... Başın sağ olsun."

"Teşekkürler..."

İlk defa böyle bir gerginlik yaşamıştık. Şimdilik anladığım kadarıyla Manjiro çok enerjik biriydi. Asla susmuyordu. Ama şimdi...

"Eee, senin isminin bir anlamı var mı?"

"Bildiğim kadarıyla yok. Kanade işte. Herkes Kanada'yla karıştırıyor. Babam bile. Bence çok saçma bir isim."

"Bence çok güzel."

Sanırım bana yürüyor...

"Yani, isminin Kanada'ya benzemesi de güzel. Sonuçta Kanada gelişmiş bir ülke, değil mi?"

İltifat etmeye mi çalışıyor?

"Sen de çok gelişmişsin... YANİ, güzelsin. Bir dakika, o anlamda değil!" Kafasını ağaca yasladı. "Hay sikeyim ya..."

"Sanırım ne demek istediğini anladım," diye mırıldandım. "Senin de gözlerin kedi yavrusuna benziyor."

İki odun birbirini bulmuş...

"Şey... Bunun için sevinmeli miyim?"

"Bence tatlı."

Manjiro'nun suratı kıpkırmızı olduğunda, bakışlarını başka yere çevirdi.

"Sonunda şu piç köpek gitmiş." dedim ayağa kalkarken. "Meyve suyu için teşekkürler."

"Rica ederim."

"Görüşürüz o zaman!"

"Bay bay..."

Tekrar okulun olduğu yöne doğru ilerledim. Ran orada beni bekliyor olmalıydı.
≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈
-İlahi bakış açısı-
Önündeki kıza baktı Manjiro. İlk başta batırdığını düşünmüştü ama...

Peki, hâlâ batırdığını düşünüyordu. Ama mutluydu. Kendi kendine sırıtıyordu. Garip bir şekilde olsa da Kanade ona iltifat etmişti, değil mi?

Onu tekrar gördüğünde ne deseydi acaba? Meyve suyunu sevmişti, değil mi? Öyleyse onu yemek yemeye götürmeliydi.

Aniden aklına gelen şeyle duraksadı. Onun numarasını almamıştı ki!

Teddy Bear|Tokyo RevengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin