14.BÖLÜM: Tahtın Varisi

2.3K 208 47
                                    

Babam şaşkınlıkla bana baksa da ardından yüz ifadesi yumuşadı. Gülümseyerek kollarını açtığında yavaş adımlarla ona doğru yürürken avucumdaki kağıt ve anahtarı belimdeki kuşağın arkasına sakladım. Bu sırada da normal şartlarda parmağımdan çıkarmadığım annemin yüzüğünü masanın altına, halıya doğru atmayı akıl edebildim.

''Gel buraya beyaz gülüm...''

Babama karşı son zamanlarda neden böyle kötü hisler beslediğimi anlayamıyordum. İçimde elbette yıllarca çektiğim zulmün kırıntılarını barındırmış, yanımda olup beni korumadığı için onu suçlamıştım. Ama şimdi saray hayatına girdikçe anlıyordum ki onun da başka çaresi yoktu. Beni yanına alamazdı, beni sürekli göremezdi. Düşüncelerimle ona karşı yumuşamaya başladım. Her zaman bana olan sevgisini hissetmiştim. Ne kadar acı çekmiş olsam da suçlu sadece babam değildi. Onun eşi kraliçeydi. Ve babam bana olan sözünü tutmuş, onu da kardeşim Richard gibi sürgüne yollamıştı.

Her ne kadar bunu yapmak için beni öldürtecek bir isyanı tertiplemesini beklese de.

Babamın kolları arasına girdiğimde rahatladım. Ona olan özlemim hiç dinmeyecekti. Ne yanımdayken ne de yanımda yokken. Hayatım onun yolunu gözlemekle geçmişti. En kötü kabuslarımdan uyanmak için ilk tanrıya sonra ona yalvarmıştım. Haberi olmamıştı. Olsun. Kabullenmiştim böyle yaşamayı. Ailesiz olmayı...

''Size söylediklerimden dolayı affedin beni kralım. Hüsrana uğramıştım. Kendimi yapayalnız hissetmiştim.''

Saçlarımı okşarken başını iki yana salladı. ''Sana kırgın kalamam Beatrice. Sen benim biricik prensesimsin. Sözlerinde de haksız değildin. Seni yıllarca koruyamadığım yetmemiş gibi halkımın önünde bir kez daha koruyamadığımda kendi hakkınla ünvanını aldın. Af dilemesi gereken benim. Seni yıllarca koruyamamış olmamın hiçbir izahatı olamaz. Ben kralım. Bütün krallık bana ait. Kiliseyi, mahkemeyi, konseyi, kraliçeyi dinleyerek seni bir başına bıraktım hep. Gerçekten üzgünüm.''

Sessiz kaldım. Kendini suçlamaması gerektiğini söylemedim ona. Çünkü suçlamalıydı. Hak ettiğim bu aşağılayıcı hayat değildi.

Ona gördüğüm kabustan bahsetmemi istediğinde ortada böyle bir kabus olmadığı için ne diyeceğimi bilemedim önce. Sonra yalan söylemeye karar verdim. Zihnimdeki soruların yanıtlarını bulmayı ümit ederek kurdum kabusumu ilmek ilmek.

''Bir balo düzenlemiştin. Herkes neşeyle dans ederken Prens Richard girdi balo kapısından içeriye. Tahtın senden sonra ona kalacağını duyurdun bütün soylulara. Onu affetmişsin. Richard bana bakıp öyle kötü bir şekilde gülümsedi ki rüyam gerçek gibiydi. Emir verdi muhafızlara. Bana diz çöktürdüler ve hançerlediler kalbimden. Sense hiçbir şey yapmadın baba. Ölümümü izledin. Bütün saray halkı benim ölümümü izledi.''

Babamın yüz ifadesine dikkatle bakıyordum. Görmeyi beklediğim kesinlikle ifadesizlik değildi. Üzüntü yahut şaşkınlıktı. Oysa gergindi ve gözlerime bakmıyordu. Tam ağzımı açacakken boğazını temizleyerek konuştu.

''Sana kimsenin zarar vermesine izin vermem. Kötü bir kabusmuş gördüklerin. Elenor'un yaptıklarından etkilenmiş olmalısın.''

İçimden onunla alay ettim. Bir şey söylemedim. Bana kimsenin zarar vermesine izin vermezmiş(!) Sözlerinin aksini yüzlerce kez yaşamıştım. Hem eşi hem oğlu hem de halkı tarafından. İçime şüpheler düşmeye başladı. Kabusuma yaptığı yorum bu muydu? Bu kadar mı?

''Bu gece birlikte uyuyalım.''

Yutkundum düşüncelerimi sindirebilmek adına. ''Gün ağarmak üzere. Ben odama dönmek istiyorum.''

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin