44.BÖLÜM: Sadakat

1K 95 12
                                    

Taht odasından Anthony ve Robert ile ayrılmış altın koridorda yürürken Rosetta peşimden koşup kolumu yakaladı. "Kraliçem," dedi gözyaşları içinde. "Yalvarırım oğlumun canını bağışlayın."

Tek kaşımı kaldırdım. "Söylediklerimi duymadın mı? Oğlunun canı benim teminatım altındadır. Onu veliahtım ilan ettim."

"O halde onu nereye götürdüler?"

Dudaklarımı aralamış onu yanıtlayacakken Aldous'un öfkeyle bize doğru yürüdüğünü görüp Anthony'e baktım. Anthony ne yapacağını biliyor gibi Aldous'un önüne geçip bana yaklaşmasına izin vermedi. Anthony'i itmeye çalışırken öfkeyle bağırdı Aldous. "Nasıl onunla evleneceğini duyurursun? Onu aylar önce bu yüzden lord ilan ettin! Günü gelince onunla evlenebilmek için! Benden bunu sakladın!"

Keyifle gülümsedim. Haklıydı. Babamın son sözü beni öylesine etkilemiş ve kendime getirmişti ki Percival'ı bir daha kaybetmeyi göze alamazdım. Lakin herhangi bir soyluyla, hele ki bir kontla, evlenmem hoş karşılanmazdı. Victor gibi hain altı soylunun bana ihanet etmesini fırsata çevirerek onların topraklarının çoğunu Percival'a vermiş ve lord olmasını sağlamıştım. Bir gün evlenmek mecburiyetinde kalacağımı biliyordum. Onun dışında biriyle evlenmeyi düşünemezdim. Bunun için geleceği düşünerek hareket etmiştim. O sıralarda kimse neden bir buçuk yıl ortadan kaybolan soyluya böylesine büyük bir ünvanı verdiğimi elbette anlayamamıştı.

Rosetta'nın elini kolumdan çekip omuzlarımı dikleştirdim ve doğruca Aldous'un koyu gözlerine kenetledim gözlerimi. "En azından bana bu zamana kadar asla ihanet etmedi."

"Kraliçem, oğlum," diye yakındı Rosetta.

"Ben ettim mi? Ben sana asla ihanet etmedim!"

Kahkaha attım sinirle. Parmağımı ona doğrulttum. "Sen benden Milo'nun kim olduğunu sakladın! Bu ihanetlerin en büyüğü!"

Anthony'i güçlükle iterek üstüme doğru iki adım attı. "Bıraksaydım da onu da mı öldürseydin?"

Çenemi ve yumruklarımı sıktım. "Ben kraliçeyim! Benden hiçbir şey saklayamazsın! Sana tanıdığım toleransı bana ihanet etmek için kullandın. Benden gerçeği hangi cüretle saklarsın?"

Çatık kaşları indi. "Beatrice," diye mırıldandı pişmanlıkla.

"Oğlum nerede? Onu görmek istiyorum."

Gözlerimi Rosetta'ya diktim. "Bundan böyle saraya girmeni yasaklıyorum Rosetta. Aldous'un dahi haberi yokken bu yalanı en başta bana söyleyen sendin! Artık Milo'yu görmeyeceksin!"

Kadının ağlaması şiddetlendi. "Yapmayın bunu! Yalvarırım," diyerek bana uzanmak istediğinde Robert onu belinden tutarak kendine doğru çekti ve benden uzaklaştırmaya çalıştı.

"Rosetta'nın çocuğunu görmesine engel olamazsın!"

Alayla gülümseyerek Aldous'a döndüm. "Öyle mi?" İşaretimle geride bekleyen muhafızlar Rosetta'ya yöneldiler. "Milo kraliyet soyundan geliyor, benim kanımı taşıyor. Onun bütün sorumluluğu bana ait. Kraliçesine yalan söyleyen bir kadın ona annelik yapamaz!" Rosetta çığlık atarak gitmemek için direnirken muhafızlarım onu götürüyorlardı.

"Fazla ileri gidiyorsun," diye tısladı Aldous.

"Sen de artık danışman konseyimde yer almayacaksın. Saray görevlerini senden alıyorum. Sadece hükmün altındaki toprakları yöneteceksin."

"Beatrice!" Omzunun arkasından baktığımda Anthony başını sallayarak üç muhafızı yanımıza çağırdı. "Hata yapıyorsun! Milo daha çocuk, onu annesinden koparamazsın." Yüzümü buruşturduğumda üstüme geldi. "Benimle evlenmelisin, o korkakla değil! Asıl en büyük hain o! Hem de bir başkasına aşık!"

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin