26.BÖLÜM: Dost

1.6K 150 59
                                    

Danışmanlar toplantı odasını terk ederken gözlerimi Percival'a çevirdim. Babamın başdanışmanı artık oydu ve babam iyileşmesine rağmen toplantılara katılmıyordu, onun yerine ben katılıyordum. Elindeki kağıtları incelediğini görüp tereddütle ona yaklaştım.

''Konuşabilir miyiz?''

Sesimle gözlerime boş bir ifadeyle baktı ve başını salladı ağır ağır. "Buyurun prenses?''

Artık bana prensesim demiyordu. İki ay olacaktı benimle doğru dürüst konuşmuyordu bile.

''Ben ne yaptım sana Percival? Senin ve seni kurtardığı için can borcum olan Aldous arasında bir tercih yapamadığım için mi suçluyum? Ne zaman bana olan kırgınlığın bitecek?''

Elindeki kağıtları masaya özenle koyarak ayağa kalktı. Sanki aramızda hiçbir samimiyet yokmuş gibi mesafeliydi. "Ben kimim ki size kırgın olacağım prenses?"

Gözlerimi devirip ona doğru bir adım attım. ''Lütfen yapma böyle. Biz seninle neler yaşadık, nelere göğüs gerdik... Bana düşman olma.''

Yalandan tebessüm etti. ''Haddime mi? Ben sadece bana verilen görevleri yerine getiren bir kontum. Siz de tahtın artık yegane varisisiniz. Savaş bitti, sular duruldu ve yaşananlar unutuldu. Bundan sonra sarayda keyif içinde yaşayıp gelecekteki saltanatınızı düşünmelisiniz.''

Çenemi sıktım. ''Bu hallerine artık sinirleniyorum. Nedir bu yaptığın? Aldous'a hâlâ bir çocuk gibi davrandığını söylemiştin lakin şimdi sen öyle davranıyorsun.''

Güldü alayla. ''Yüce Arşidük hakkında söylediklerim için bağışlayın beni. Sizin kıymetliniz olduğunu unutmuşum.''

Ona iyice yaklaşıp gerilen sinirlerimle parmağımı havada salladım. ''Sabrımın sonuna geliyorum Percival! Ne bu tavırlar? Kendi değerini sürekli sana hatırlatmak zorunda mıyım? Senin yanında bir başkasının ne ehemmiyeti var? Söyler misin?''

Gözlerime uzun uzun baktı. Onunla iki yabancı gibi olmak göğsümü ağrıtıyordu. Tek bir gülümsemesini, tek güzel sözünü bekliyordum. Eğer bana bir şans daha tanırsa geçen seferki gibi onu asla yüz üstü bırakmazdım. Gerçi zaten öyle bir şey yapmamıştım, o öyle sanmıştı. Yine de her şeyi telafi edebilirdim. Yeter ki yeniden bana gülümsesin. Ondan uzak olduğum her gün içim sızlıyordu. Kötü düşünceler, kötü hisler beynimi tarumar ediyordu. O fena yanımı dizginleyebilen tek insan oydu.

Gözlerini aniden benden çekip başını elindeki belgelere eğdi. "Söyleyecekleriniz bittiyse incelemem gereken belgeler var hanımefendi. Mesafemizi korumalıyız. Siz bir prensessiniz. Ben ise alelade bir soylu."

Görmüyor olsa da ona dik dik baktım. ''Madem öyle, madem ben prensesim ve tahtın tek varisi benim... Bundan böyle benden hak ettiğiniz davranış karşılığını göreceksiniz, Bay Woodshed. Emin olabilirsiniz.''

Bir hışımla ona arkamı dönüp çalışma odasından ayrıldım. Bundan sonra onunla konuşmaya çalışmayacaktım. Yerini ona hatırlatacağıma emin olabilirdi.

🏹🏹🏹

''Ne yaptığını sanıyorsun sen?''

Bağırmamla irkilen hizmetli hemen yere eğilerek kırılan vazoyu toplamaya çalıştı. "Bağışlayın prensesim.''

Zayıf kızı kolundan kaldırdığım gibi kendimden uzağa, kapıya doğru ittim. ''Gözüm görmesin seni! Çık odamdan beceriksiz!''

Kız ağlayarak odayı terk ederken şaşkın bakışlarla Aldous belirdi kapıda. "Neler oluyor Beatrice? Hizmetliyi niye azarlıyordun?''

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin