Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
24.Bölüm: ''Kaçarken Yakalanmak''
''Lan!'' diye girdim içeri Bekir'in odasına Saadettin Teksoy gibi.
Odasının ışığını yaktığımda yüzünü buruşturdu ve dağınık saçlarının altından bana baktı. Ah kızlar! Hayal edince çok seksi olduğunu falan düşünüyorsunuz değil mi? Hayır canım benim öyle değil, kurumuş tel kadayıftan hallice.
Üzerine giderek pikesini kaldırdım. ''Kalksana oğlum imam on dakikaya ezanı okuyacak.''
''Kalkmayacağım yine,'' dedi. ''Git başımdan. Ben iftarda çok yedim sahura kadar depoladım onları.''
''Deve misin oğlum sen? Hörgücüne su toplayıp iki ay onu mu kullanacaksın?''
''Develer öyle mi yapıyormuş?'' Yüzü yastığına gömülüydü.
''Hı,'' dedim mırıldanarak. ''Gece gece genel kültür seviyeni arşa çıkardım yaz bunu.''
''Tamam.''
''Hadi la!'' diye kaldırdım ayağımı beline doğru teptiğimde.
İrkildi ve bana kızarak, ''Bak ağzına senin,'' dediğinde kaşlarımı çattım. ''Sus döverim!''
''Kızım sen bu enerjiyi nereden biliyorsun? Ruh hastası manyak! Çaki gibisin.''
Kollarımı göğsümde topladım. ''İftardan sahura kadar uyumayanlar müthiş enerjileriyle evdeki zombileri delirtebilir. Bu yazılı olmayan bir kuraldır canım benim.''
Kafasının altındaki yastığı çekip kafasına bastırdı. ''Gonca ben yemeyeceğim.''
Gözlerimi devirdim ve kollarından çekiştirdim. ''Üf amma uzattın ya!''
Kolunu çekiştirirken telefonuna mesaj geldi ve hızla onu bırakıp masanın üzerindeki telefonuna baktım. Kaşlarımı çatarak ekrandaki bildirimi okudum.
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bir dakika... Niye fal taşı mesela kardeşim? Fal taşı nasıl bir şey ki? Sizin için araştırdım. Fal taşı; falcıların fala bakmak için kullandıkları değişik biçim ve renklerdeki taşmış. Yani babamın sakalı varsa dedem mi oluyor şimdi?
Amma kafa açtın kapat şimdi ruh hastası, dedim canım kendime.
Elimde telefonla ağzım açık ama sırıtkan bir halde Bekir'e bakarken, ''Ayşe kim?'' diye sordum.
