on üçüncü bölüm | yas bitti

1.7K 139 145
                                    

İyi Okumalar ✨ | Wolfgang 🐺

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum sevgili okurlarım <3

Choi Yeonjun'un Gözünden ;






















Kafamı iki yana salladım, Jung'un bana uzattığı kadehi red ederek. Canım istemiyordu. Beslenmeyeli iki gün oluyordu. Ağzıma tek bir damla girmeyeli iki gün oluyordu. Ama ben aç bile değildim. Jung kaşlarını çatsa da fazla sert olmayan sesiyle diretti. "İç şunu Yeonjun. Yoksa zola içermek zorunda kalacağım." Tavandaki bakışlarımı yavaşça onun solgun yüzüne çevirdim. "Canım istemiyor." Kısık çıkan sesime aldırış etmedim.
Jung bir şeyler söylemek adına dudaklarını araladığı sırada Alice Jung'un elindeki kadehi kaparak bana uzattı. "İç şunu. İki gündür beslenmiyorsun Yeonjun."

Düz tuttuğum bakışlarım ile birlikte ona baktım birkaç saniye. Daha fazla diretirsem zaten gergin olan Alice'i daha da gerecektim. Ve şu an onunla kavga etmek için ne bir enerjim vardı ne de bir moralim. Uzattığı kadehi alıp bir yudum aldım. Jung derin bir nefes vererek Jeongin'in yanındaki koltuğa ilerledi. Alice ise hala başımda dikelmekteydi.

Tel kaşımı kaldırarak ona baktığımda bayık bakışlarla elimdeki kadehi işaret etti. "Hepsini bitir." dedi, arkasını dönerek. Kendini salonda bulunan koltuklardan birine attırmıştı. Yorgun olmasına rağmen direniyordu. Hoş, hepimiz öyleydik. Tam dört gün olmuştu. Beomgyu gideli tam dört gün olmuştu. O gece son kez sarıldık onun yaralarla dolu bedenine. Son kez uğurladık onu. Young yıkılmıştı. Beomgyu ile aralarında özel bir bağ vardı. Beomgyu'yu kaybetmek onu yıkmıştı.

Vien her zaman ki gibi herkesi bir arada tutmaya çalışıyordu. Ortalıklarda dolanıyor herkesle ilgileniyor ve akşam odasına çekilip gizlice ağlıyordu. Yani, o gizlice olduğunu düşünüyordu. Sessizleşmişti.

Alice ise bambaşkaydı. Acı çekiyordu. Hepimiz bunun farkındaydık. Ama o hala güçlü durmaya çalışıyordu. Sanki hiç yaşanmamış gibi davranmıyordu ama etkilenmemiş gibi davranmaya çalışıyordu.

Bense... Ben... Onu özlüyordum. Sanki her an bir yerden çıkıp gelecek ve bize öğütler yardıracakmış gibi hissediyordum. Bu bir şakaydı ve Beomgyu bize bir ders vermek istiyordu. O sakin tavırlarıyla olgun cümlelerini sıralayacak ben de her zaman ki gibi onu dinliyormuş gibi yapacakmışım gibiydi. Ama o gelmeyecekti. Bu bir şaka değildi. O artık yoktu.

Yumruklarımı sıkıyordum. Düşündükçe daha da kinle doluyordu içim. Tek istediğim onun intikamını almaktı. Sanki bunu yaparsam o huzura kavuşacakmış gibi hissediyordum. Gözlerim yavaş yavaş salondaki bedenlerde gezindi. Minho burada değildi. Alt katta büyü yapmakla uğraşıyordu. Hiç konuşmadı o geceden sonra. Birkaç ufak cümleden başka hiçbir şey söylemedi. Kendini büyülere verdi. Ve her zamankinden daha çok çalışmaya başladı. Kafasını dağıtmaya çalıştığının farkındaydık.

Yanımda Changbin oturuyordu. Sessizdi. Bakışları yerdeydi. Onun hemen yanındaki Jisung ondan farksız değildi. Karşımdaki Alice başını arkaya yaslamış dinlenirken Chris ilgiyle ona bir şeyler söylüyordu. Çaprazımda Jeongin ve Jung vardı. Jeongin'in gözleri kıpkırmızıydı. O gece en az bizim kadar çok ağlamıştı. Kendini suçlasada hepimiz biliyorduk onun suçu olmadığını. O elinden geleni yapmıştı.

Bakışlarımı Jung'a çevirdiğimde göz göze geldik. Bana buruk küçük bir tebessüm sunduğunda yavaşça gözlerimi açıp kapattım. Çok konuşmasada hepimize destek olmuştu bu dört gün boyunca. Hepimizle özel olarak ilgilenmeye çalışmıştı.

wolfgang | hyunjin ff ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin