on dokuzuncu bölüm | gece yarısı vakitleri

1.2K 100 194
                                    

İyi Okumalar ✨  | Wolfgang 🐺

Evet... Finale doğru adım adım.
Bu bölüm geçiş bölümü olacak :)
Tatlış momentler yazmak istedim size ehe. Umarım beğenirsiniz <3
Yorumlarınızı eksik etmeyin sevgili okurlarım <3


Vien Park'ın Gözünden :
























"Seni öldürmek istemek mi ? Ben mi... ? Vien, sen neden bahsediyorsun ?" Dolu gözlerini yüzümde gezdiriyordu telaşla. Anlamaya çalıştım bir süre. Gerçek miydi tüm bu duyguları ? Yoksa hepsi bir oyun muydu ? Ben artık bıkmıştım Lee Felix'in oyunlarından. Ardı ardına kesilmeyen nefret ettiğim oyunlarından. Nefretle bakmaya çalıştım ona. Gözlerimi kıstım sanki ona bakmak istemiyormuşcasına. "Changbin'in dediklerini duydum. O sabah sana söylediği her şeyi duydum... Sen bizi öldürmek istiyormuşsun... Benden uzak dumanı söyledi-."

Ben ne olduğunu anlayamadan hızla ayağa kalktı. Göğsü hızla inip kalkarken kasılan çenesi ile bana bakıyordu. Yavaşça doğruldum yerimden. Yüzlerimiz karşı karşıya geldiğinde kafasını iki yana salladı yavaşça. "Hayır Vien. Yanılıyorsun. Çünkü her şeyi duymadın. Ben o sabah Changbin'e başka şeyler de söyledim." Çillerinin üzerindeki göz yaşlarını elinin tersi ile silip gülümsedi. "Sana aşık olduğumu itiraf ettim ona."

Ne ?

Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemez halde dikelmeye devam ettim orada. Felix? Bana aşıktı ? Bu mümkün olabilir miydi ki ? "Sen..." diyebildim sadece. Küçük bir nefes vererek elimi saçlarımdan geçirdim. "Ben," dedi bana doğru bir adım atarken. "Sana aşığım Vien." Koyu kahve gözleri yavaş yavaş kehribar rengine dönmeye başlamıştı. Yutkundum sertçe. Ona bu kadar yakınken, o bunları söylerken mantıklı düşünmek zordu. "Ah..." Arkamı dönerek birkaç adım attım odamın içine doğru. Düşüncelerim, mantığım ve zihnim allak bullak olmuştu yine. Felix bir kez daha başarmıştı... Karıştırmıştı tüm her şeyi.

Yatağımın çöküş sesini işittiğimde ona doğru döndüm. Yatağımın ucuna oturmuştu. Bakışları yerdeydi. Dudakları düz çizgi halindeydi. Hiçbir mimik yoktu yüzünde. Ama hissedebiliyordum. Bir şeyler vardı onda. Ve o şeyler onun doğruyu söylediğine dair ikna ediyordu beni. Kesik bir nefes aldım alt dudağımı dişlerken. Tişörtümün eteklerini sıkı sıkıya tutarak onun gibi yatağımın ucuna oturdum aramızda mesafe bırakarak. "Daha fazla yapamayacağım." dedi kısık bir sesle. Kalın sesi ilk defa bu kadar güçsüz çıkmıştı benim önümde. "Neyi ?" diye sordum merakla. Onu bu derece güçsüz kılan gerçeği bilmek istiyordum.

"Daha fazla sen orada yokmuşsun gibi davranamam Vien Park. Benim üzerimdeki etkini yok sayamam artık. Sana olan duygularım red edemeyeceğim kadar yoğun."

Sustum kaldım. Ben, Vien, hiçbir şey diyemedim o bunları söylerken. Dinliyordum sadece. Onun tüm söylediklerini büyük bir ciddiyetle dinliyordum. Her kelimesine inanmak istiyordum. Oysa içimden bir ses yapma diye bağırıyordu bana. Yapma, tuzağa düşme Vien. Dinlemedim. İçimdeki o sesin yerine yanımdaki yorgun çocuğu dinledim sessizce.

wolfgang | hyunjin ff ✔Where stories live. Discover now