on sekizinci bölüm | yeniden doğmak

1.1K 103 150
                                    

İyi Okumalar ✨ | Wolfgang 🐺

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum sevgili okurlarım :3 ♡
























Çocukluğumu hatırlıyorum. İnsan halimi. O tuhaf, heyecanlı, taze ve mutlu o kızı. Annesinin ona getirdiği sütü içerken babasının kucağında uyuklayan o küçük çocuğu. Ben hâlâ annesinin küçük Young'u iken yaşadığım çoğu şeyi hatırlıyorum. Hayatım o felakete kadar mükemmel ilerlemişti. Ta ki o güne kadar. Babamla uğradığımız saldırıda o vampir beni ısırmıştı. Alev alev yanan kırmızıları ile göz göze geldiğim de kocaman açtığım irislerim ile onun yüzüne baktım. Dehşet anında hissettiğim tek şey, büyük ve koca bir korkuydu. Ondan değil, onun neden olabileceklerinden korkmuştum ben. Ve o sivri dişlerini etime geçirdiğinde anlamıştım. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Babam olmayacaktı, annem de. Ve ben... Ben bir daha o küçük kız Young olmayacaktım. Çünkü hayatım o ısırıktan sonra bitmişti. O kız ölmüştü. Gözlerimi açtığım da boğazımdaki o kuruluğu hissettiğimde ve en derin arzum kan olduğunda fark ettim. Ben yeniden doğmuştum. İlk kez o gün böyle hissetmiştim. Bir insan hayatında kaç kere ölür ? Ben sadece bir kere öldüm. Yeni hayatıma başladığım günden beri sayısızca kez ölümden döndüm. Ölüm her zaman beni ıskaladı. Yanımdan geçti ve gitti.

Ve tekrar, o gece tekrardan ıskaladı beni. Bir rüzgar gibi saçlarımın arasından esip gitti. Ben bir kez daha yeniden doğdum.

Bir el nazikçe saçlarımda geziniyordu. Yüzümü buruşturmadan edemedim. Başımın ağrısı bir yana tüm vücudum da sinir bozucu bir ağrı vardı. "Uyan artık..." Bana yaklaşan bedeni hissedebiliyordum. "Young ?" Tanıdık ses tonunu işittiğim de kendimi zorlayarak göz kapaklarımı araladım.  Gözlerimiz buluştuğunda tüm yüzünü inceledim. Siyah saçları alnına düşmüş, gözleri yorgun bir halde bana bakıyordu. Ama her şeye rağmen gülümseye devam ediyordu. "Günaydın uykucu. İki gündür uyuyorsun." Kaşlarım çatıldı. "İki gün mü ?" Gözlerimi onun gülümseyen suratından çekerek oda da gezdirdim. Kendi odamdaydım, sadece ben ve Hyunjin vardık. Üzerimdeki kıyafetler temizdi, karnımdaki yaraya kaydı bakışlarım. Sargı bezi ile sıkıca sarılmıştı.

"Namjoon..." diye fısıldadım elimi karnıma götürürken. "Ona ne oldu ?"
"Öldü." diye yanıtladı Hyunjin hiç beklemeden. "Öldürdüm." Boşta kalan elimle yüzümü sıvazladım. Her ne kadar onu kendi ellerimle öldürmek istesem de öldüğü için mutluydum. O piç hak ettiği yerdeydi. "Çok yorgun hissediyorum." Sesim oldukça çatallı çıkmıştı. Tüm bedenim sızlıyordu. Daha önce hiç bu kadar berbat hissettiğimi hatırlamıyordum.

Hyunjin avucunun içindeki elimi kaldırarak dudaklarına götürdü. Burukça gülümseyerek onu izledim. Öpücük kondurduğu elimi açarak yanağına yasladı. "Beni çok korkuttun. Seni... Kaybettim sandım."
Kıkırdayarak başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "Bu o kadar kolay olmayacak." Uzandığım yatakta yana kaydım yer açarak. O da hiç beklemeden açtığım yere sokulmuş ve beni kollarının arasına alarak başımı göğsüne yaslamıştı. "Buna asla izin vermeyeceğim Young." Saçlarıma dudaklarını bastırarak derin bir iç çekti. "Bir daha asla olmayacak."

Yüzümü boyun girişine yerleştirdim derin derin nefes alırken. "Her şey bittiğinde seninle uzun bir yolculuğa çıkmak istiyorum. Sadece ikimizin olacağı, sessiz, sakin bir yolculuğa." Güldü sessizce. Gülüşü bir melodi gibiydi. "Her şeyin bitmesine çok az kaldı. Merak etme, o yolculuğa çıkacağız. Çok yakında."

wolfgang | hyunjin ff ✔Where stories live. Discover now