21- Kocacığım

22.9K 1.4K 476
                                    

Emir üzerimden doğruldu.

"Hadi, duş alalım hemen. Sonra da yemek yeriz. Acıktık."

Kafamı sallayıp onu onayladım. Bende oturur pozisyona geldiğimde kalçamdaki ağrı kendini belli etmişti. Hemen önümdeki karnına başımı yasladım. Kafama bir öpücük kondurup kollarımdan tuttu. Beni yavaşça ayağa kaldırdı. Küçük adımlarla beraber duşa girdik. Bebek gibi beni bir güzel yıkadı. Masaj yapar gibi olan dokunuşları mayışmama yol açıyordu.

"Karnını çok morartmışım."

Karnımı ovalayarak yıkarken dediğiyle eğilip karnıma baktım. Sanki dayak yemişim gibi mosmor olmuştu. Onun vücudunda da benim bıraktığım izler vardı ama onun yaptıkları daha belirginken benim yaptıklarım kafif kırmızılıklardı sadece.

"Dayak yemiş gibi olmuşum."

Güldü. Suyu kapatıp duşa kabinden çıktık. Banyoda asılı duran havlumu hemen üzerime sardı. Kendi de bir havluya sarındı.

"Kıyafet alıp geliyorum bekle sen, saçlarını da kurutacağım."

"Tamam."

Hemen geri döndüğünde elinde kıyafetler vardı. Getirdiği siyah boxerı hızlıca giydim. Üzerine getirdiği gri eşofmanı ve siyah tişörtü giydim. Kendiside siyah boxer, gri eşofman, siyah tişört giymişti. İşte şimdi tam bir çifttik. Hızlıca saçlarımızı kurutup mutfağa indik. Yemek masasının sandalyesine oturdum.

"Ne yemek istersin bebeğim?"

Birlikte olurken söylediğinde çok düşünememiştim ama şu an böyle hitap edince içim bir hoş olmuştu. Elimle 'gel gel' yapıp yanıma çağırdım. Anlamayarak yanıma yaklaştı. Omzundan tutup eğilmesini sağladım. Eğilince yanağına uzun bir öpücük kondurdum.

"Ne pişirirsen yerim."

O da yanağımı öptü.

"O zaman menemen pişiriyorum?"

"Tamam, ama biraz acele etmelisin. Çok acıktım."

"Tamam."

Odaya gidip telefonlarımızı aldım ve tekrar aşağı indim.

"Telefonlarımızı getirdim. Saat 13.53 olmuş."

"İyi yapmışsın. Çokta geç değil. Arama var mı telefonumda baksana."

Ekranı açtığımda 10 cevapsız çağrı yazıyordu ama telefon kilitli olduğu için kimin aradığı görünmüyordu.

"10 cevapsız çağrı var. Birine bir şey mi oldu acaba?"

"Şifre nişanlandığımız tarih. Kim aramış bak bakalım."

1504 yazıp şifreyi girdim. Bildirim panelini indirip arayana baktım. Sekiz kere Selen aramıştı, bir kere Melisa, bir kere de Semra Hanım aramıştı.

"Sekiz kere Selen aramış. Bir kere Melisa, bir kere Semra Hanım aramış."

"Ne diye sekiz kere aramış ki?"

"Mesajda atmış bakayım mı?"

"Bak."

"Emir bugün düğünün varmış.
Gerçekten evlenecek misin?
Lütfen evlenme.
Emir, aç şu telefonlarımı.
Nerede düğün bende geleceğim?
Sen cevap verene kadar çoktan bitmiş bile düğün.
Arkadaşlarımıza özellikle bana dememeleri için tembihlemişsin birde.
İyi eğlenebildin mi bari, mutlu oldun mu?"

"Belliydi derdinin bu olduğu da insan ister istemez başına bir şey mi geldi diye düşünüyor. Neyse bir şey yazmana gerek yok boşver."

"Sende neden hala Selen'in telefon numarası var?"

"Hoş geldin kıskanç Mete. Aklıma bile gelmiyor kadın, numarasını silmekte gelmedi. Sil sen, hatta engelle her yerden. Bir daha böyle meseleler için beni ahatsız etmesin."

Hemen her yerden engelleyip numarasını sildim.

"İnstagramdan da çıkartayım mı?"

"Takipleşmiyorduk zaten. Annemi ara bakalım ne diyormuş."

Dediğini yapıp hemen aradım. İkinci çalışta açıldı.

"Oğlum?"

"Semra Hanım aramışsınız telefon sessizdeydi duymadık kusura bakmayın."

"Meteciğim, sorun değil. Napıyorsunuz?"

"Emir yemek hazırlıyor, bende sizin aradığınızı görünce Emir sen ara dedi, sizi aradım."

"İyi size afiyet olsun canlarım."

"Sağ olun. Semra Hanım, bugün eve gelin. Başka yerde zorlanmayın."

Emir bana döndü.

"Dursunlar biraz, niye hemen çağırıyorsun?" Sessizce söylediğine bir şey demedim.

"Yok oğlum, siz biraz daha yalnız kalın."

"Yok yok gelin evinize. Bizim yüzümüzden başka yerde perişan olmayın."

"Tamam o zaman, akşam yemekten sonra geliriz."

"Tamam, görüşürüz o halde?"

"Görüşürüz."

Telefonu kapatınca Emir'in dik bakışlarıyla karşılaştım.

"Emir kendi evleri varken başka evde boşa perişan oluyorlar, içime sinmiyor ne yapabilirim?"

"Birkaç gün kalabilirlerdi, ne olacak sanki? Biz de biraz yalnız kalırdık."

"Kendi evimizde bol bol yalnız kalırız. Kimseyi yerinden etmemize gerek yok."

Emir tripli bir tavırla arkasını döndü ve işine devam etti. Çocuk gibi tavrına güldüm. Ayağa kalkıp yanına gittim.

"Emir?"

Ses vermedi.

"Kocacığım?"

Biraz hızlıca bana döndü.

"Kocacığım mı?"

Kafa salladım.

"Küstün mü bana? Özür dilerim. Bende yalnız kalmak isterim ama onlarında zorlanmasını istemiyorum. Hele ki baban bu durumdan hiç hoşlanmıyor zaten birde bizim yüzümüzden evinden uzakta bizden daha da rahatsız olmasın."

Eğilip dudaklarımı öptü sertçe.

"Şu tatlı dilin yok mu senin!? Küsmek istesem de küsemem zaten. Ama benimde fikrimi sorsaydın keşke."

"Tamam kocacığımmm, bir daha böyle bir şey olursa sorarım."

Eğilip çenemi ısırdı.

"Sakın acıdı deme! Tatlılık yapıyorsun, kanım kaynıyor. Bunu hak ettin."

Dudak büzüp kafa salladım. Bugün ayrı bir nazlıydım sanki.

İnce BelliWhere stories live. Discover now