30- Yol

14.6K 1.1K 220
                                    

Saat beş kırka kurduğum alarmın sesiyle uyandım. Uykulu uykulu telefonumu alıp alarmımı kapattım. Bu saatte uyanmaya alışık olmayan bünyemin ayılması için birkaç saniye yatakta bekledim. Emir alarm sesine uyanmamıştı. Yavaşça yataktan kalkıp Emir'in uyuduğu tarafa geldim.

"Emir, uyan hadi."

Ruhu bile duymamıştı. Yanına daha da yaklaşıp yavaşça kolunu dürttüm.

"Aşkım, uyan hadi."

Hafifçe gözlerini aralayıp bana baktı. Gözleri o kadar boş bakıyordu ki bu haline güldüm. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Hadi kalk, alarm çaldı."

"Ne alarmı?"

"Yola çıkacağız ya canım, onun için kurduğum alarm çaldı. Hadi kalk."

"Haaa, tamam."

Emir anlayınca yanından ayrılıp banyoya girdim. Hala uykumdan sıyrılamadığım için biraz boş boş aynada kendime baktım. Bu yaptığımı saçma bulup elimi yüzümü yıkadım ve banyodan çıktım. Odaya girdiğimde direkt yataktaki Emir'e baktım. Geri uykuya dalmıştı. Hızlıca yanına gidip kolunu dürttüm.

"Emir!"

İrkilerek uyandı.

"Kalk artık istersen, bu gidişle hiçbir yere gidemeyeceğiz."

Yatakta oturur pozisyona geldi. Elleriyle başını ovalayıp bekledi. Biraz kendine geldikten sonra hızlıca yataktan çıkıp banyoya girdi. Emir yolumuzun uzun olduğunu söylediği için gri bir eşofman üzerine mavi bir tişört giymiştim. O kadar uzun saat pantolonla rahat edemezdim. Saat erken olduğu için hava serin olurdu. O yüzden ceket giydim üzerime de. Emir uyku mahmuru banyodan çıktı. Yanına gidip yanağını okşadım.

"Canım benim, uykunu alamadın mı?"

"Bu saatte uyanmaya alışık olmadığım için ayılamıyorum."

"Ehliyetim olsa ben sürerdim."

Kollarını belime sardı.

"Şimdi ayılırım ben."

Dudaklarımı uupuzun bir öpücük kondurdu. Yanaklarımı öptü.

"Ohh, tamam ayılmaya başladım."

Güldüm bu hareketine. Oda aynı benim gibi gri eşofman beyaz tişört gri ceket giymişti. Sırtımda hissettiğim kaşınma hissiyle tişörtümu yukarı kaldırdım. Aynadan vücuduma bakarken bir şey görememiştim. Tişörtümü tekrar indirdim.

"Ne oldu?"

"Sırtım kaşındı, bir şey geziyor gibi hissettim de bir şey göremedim."

"Dur bir de ben bakayım."

Emir yanıma geldiğinde tekrar tişörtümü kaldırdım. Emir elini sırtımda gezdirip bir şey aradı. Sonra bir şey tutup kaldırdı.

"İp varmış yavrum, o kaşındırıyormuş."

İpi aldığında tişörtümü geri indirdim. Hazır olduğumuzda valizleri alıp aşağı indik. Ses çıkartmamaya özen gösteriyorduk çünkü saat oldukça erkendi ve herkes uyuyordu. Uyumadan önce herkese sabah uyanmamasını söylemiştik, geceden vedalaşmıştık herkesle. Ayakkabılarımızı giyerken kapının yanında üstünde not olan büyük bir poşet gördüm.

"Bu poşet ne Emir?"

Emir gösterdiğim poşetin üzerindeki notu alıp okudu ardından gülümseyerek notu bana verdi. Notu alıp okumaya başladım.

"Oğullarım, birkaç farklı yiyecek hazırladım. Hem yolda yersiniz hem de gittiğiniz yerde yorgun olursunuz gidince yersiniz. Afiyet olsun. Yolunuz açık olsun."

Burukça gülümsedim.

"Zahmet etmiş, canım annem ya."

Emir dediğime gülümseyp valizleri alırken bende sırt çantamla poşeti alıp çıktım. Valizleri bagaja sırt çantamla poşeti arka koltuğa bırakıp ön koltuğa oturdum. Emir'de oturup kemerini taktı. Ben tam kemerimi takacakken:

"Kocanı bir öp, sarıl enerji gelsin."

Boynundan tutup kendime çektim. Dudaklarına uzun bir öpücük verdim.

"Hadi kocam, gidelim."

Uzun bir yolculuğa başlarken güneş yavaş yavaş doğuyordu. Küçük ailemizin beraber ilk yolculuğuydu. Huzurlu hissediyordum kendimi. Önümüzde yollar akıp giderken yanımda sevdiğim adam vardı. Daha ne isteyebilirdim ki?

.
.
.
.
.
.
.

Kısa olduğunun farkındayım ama bu bölüm için böyle olması gerekti, geçiş bölümü.

İnce BelliWhere stories live. Discover now