23- Endişe

17.8K 1.3K 358
                                    

Evleneli 25 gün olmuştu. Çoktan Emir'e alışmıştım. Her şey yolunda gidiyordu. Şu anlık çok rutin bir hayatım vardı. Tatil olduğu için işe de gitmiyordum. Farklı bir evde olduğum için bu evin kurallarına falan alışmaya çalışıyordum. Sabah uyanıp hep beraber kahvaltımızı yapmıştık. Emir işe gitmişti. Melisa hazırlanıp arkadaşlarıyla dışarıya çıkmıştı. Ben bu sürede pek fazla dışarı çıkmamıştım. İki kere Semra annemle, annemlere gitmiştim. Bir kere Melisa ile alışverişe gitmiştim. İki kere de Emir'in yanına ziyarete gitmiştim. Şu anlık günlerim evde Semra Annemle geçiyordu. Bundan şikayetim yoktu. Semra annem gerçekten kafa dengi bir kadındı.

Emir'in teyzeleri bizi ziyarete gelmek ve tanışmak isyiyorlardı ama onlar müsait olduğunda biz müsait değildik o yüzden gelememişlerdi. Onlarda evlerine geçince ziyaret ederiz artık demişlerdi. Bence Melih Bey yüzünden sonraya ertelemişlerdi. Melih Bey emekli olduğu için sürekli evdeydi. Gelecekleri gün abisinin evine gitmişti biz de annemlerde yemeğe kalmıştık. O yüzden gelememişlerdi. Melih Bey'in tavırlarından hoşlanmadıkları için denk gelmek istemiyorlardı bence. Bana öyle söylememişlerdi ama konuşmalarından bunu anlamıştım

Şimdi elimdeki tabakları masaya yerleştiriyordum.

"Oğlum, her şey hazır zaten otur hadi."

"Tamam anne oturacağım ama Melih Bey gelsin öyle oturacağım."

Melisa arkadaşlarıyla dışarıya çıkmıştı ve akşam yemeğe gelmeyecekti. Bende Semra Anneme yemekleri yapmasında yardım etmiş, masayı da hazırlamıştım. Emir henüz işten gelmemişti. Melih Bey ise oturma odasında oturuyordu ve haber izliyordu.

"Su bardağını fazla koymuşuz, el alışkanlığı olmuş. Melisa'nın olmadığını unuttuk. Kirlenmesin götüreyim."

Gidip bardağı elinden aldım.

"Ben götürürüm anne, sen yorulma."

"Ah Meteciğim, her gün daha fazla kararımdan emin oluyorum. İyi ki oğlumla evlenmen için çabalamışım."

Gülümsedim. İyi ki Emir ile evlenmiştim, iyi ki. Bardağı dolaba bırakınca tekrar masaya döndüm. Melih Bey sandalyesine oturmuştu. Bu evde her zaman aynı saatlerde yemek yeniyordu ve herkes masaya oturduğunda beraber yemeğe başlanıyordu o yüzden Emir gelene kadar kimse yemeye başlamazdı. Normalde bir saat önce gelmesi gerekirken bana gecikeceğini ama yemeği biraz geç yaparsak yetişeceğini bildiren bir mesaj atmıştı. Nedenini söylememişti. Her zamanki yemek saatinden daha geç hazırlamıştık masayı Emir yetişsin diye ama Emir hala gelmemişti.

"Bu evde genellikle aynı saatlerde bu masa kurulur ve herkes beraber başlar yemeye, bunu evimizdeki yeni insan bile öğrenmiştir muhakkak. Nerde bu Emir efendi? Evin yıllardır olan kurallarını sil baştan bir daha mı anlatalım kocaman adama?"

Melih Bey'in sinirli sesi biraz beni rahatsız etmişti. Sadece sesi değil eşime dediği laflar da beni rahatsız etmişti. Yeni insan dediği de bendim bu arada.

"Gecikeceğini söylemiş Mete'ye. Birazdan burada olur."

"Neden gecikiyormuş? Umarım bizi beklettiğine değecek bir nedeni vardır?"

"Bilmiyorum, söylememiş. Birazdan burada olur muhtemelen."

"Yemekleri servis edin. Emir ben yemeye başladıktan bir saniye sonra bile gelse yemek yemeyecek. Artık yaşını almaya başlamış bir adamım, Emir Bey'in keyfini bekleyecek halim yok. Bu evin kurallarını çok iyi biliyor. Zamanında bu masada olacak. Hiçbir şey ailesinden önemli olamaz."

Semra annem her zaman susan taraftı. Melih Bey gerçekten ters bir insandı. Semra annem de çözümü susmakta buluyordu çünkü konuşması bir şeye fayda etmiyordu. Melih Bey sadece kendi doğruları olan bir adamdı. O yüzden o da boşa nefesini yormuyordu. Annem bir şey demeden masadan kalkıyordu ki durdurdum.

"Ben servis yaparım, sen otur anne."

Ne kadar eşime dedikleri zoruma gitse de Melih Bey'e bir şey diyemezdim. Kendisinin bize saygısı olmasa bile ben kendim için ve eşim için ona karşı saygısızlık yapmayacaktım. Tencereleri alıp masaya ilerledim. Yavaş yavaş yemekleri bölerken içimden Emir'in hemen gelmesini diliyordum. Melih Bey'in ters bakışlarını görünce bilerek yavaş böldüğümü anladığını anladım. O yüzden mecburen hızlıca bölmüştüm. Melih Bey yemeğe başlarken sessizce yerime geçtim. İştahım kaçmıştı. Yine de Melih Bey sinirlenmesin diye yavaş yavaş yemeye zorladım kendimi. Herkes yemeğini yediğinde masayı topladım. Zorla yediğim için midem bulanıyordu.

"Bulaşıkları hemen yıkarım ben. Her şeyi ben yaparım diyerek yaptın. Otur hadi sen."

Kafa sallayarak onayladım çünkü tabakları görünce daha çok midem bulanıyordu. Mutfaktan çıkarak oturma odasına ilerledim. Melih Bey verandada oturuyordu. Telefonumu alıp bende verandaya gidip oturdum. Mesaj kısmını açıp en son mesajıma cevap alamadığım halde bir mesaj daha attım.

Emir: Mete gecikeceğim biraz ama yemeği geç pişirirseniz yetişirim. /17.43/

Mete: Neden gecikeceksin? /17.45/

Mete: Emir, nerde kaldın? /19.08/

Semra annem bulaşığı yıkamış, çaylarımızı getirmişti. Geçmeyen mide bulantım beni iyice rahatsız ederken bir anda gelen kusma isteğiyle hızlıca içeriye girdim. Lavaboya koşup beni alt üst eden midemi boşalttım. Midem biraz olsun rahatladığında soluklanıp dişlerimi fırçaladım.

"Mete, iyi misin oğlum?"

Kapıyı açıp çıktım.

"İyiyim anne, bir şey yok."

"Emin misin? Solgun görünüyorsun biraz?"

"İyiyim, sadece biraz midem bulandı o kadar."

"İstersen biraz yat, dinlen."

"Yok, açık havada otursam daha iyi olur."

Beraber tekrar verandaya çıktık. Melih Bey bir şey sormamıştı. Bir şey sormaması benim için daha iyiydi. Telefonumu açıp mesaj var mı diye baktım ama yoktu. Arama tuşuna basıp aradım. Çok sürmeden meşgule attı. Sinirle ve endişeyle telefona baktım. Neden geciktiğini şimdi daha çok merak ediyordum. Umarım başına bir şey gelmemişti.

İnce BelliWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu