1.Bölüm : İki Yangın Beden.

18.8K 398 63
                                    

Salı günü, içimde oluşan hikaye bu gün sizlerle. Nalan ile Asafın, gönlümde oluştuğu gün, çok heyecanlandım. İçim huzurla doldu onların onca huzursuzluklarına rağmen. Bu hikaye emek kokacak, bu hikaye beni mahvedecek ve bu hikaye bana mahvolmayı öğretecek.

Bu psikolojik ve romantik bir mahalle hikayedir.

Eğer kafamda ki Asaf ve Nalana oturan karakter bulursam, onları yayınlayacağım.

Ehh o zaman başlayalım.

Okumaya başladığın tahrihleri alayım.

Hepiniz hoş geldiniz. Hoş görün.

1.Bölüm : İki Yangın Beden.

Bir fon müziğiydi, sözler biterdi fakat hislerin sesiydi, nefes. Her saniye aklımı çelendi, her aldığım nefes öl diye söylenendi. Düğümlenen yerden kendini kurtaran acılarım kursağıma ilişti. Bu neden ile biraz daha sık alıyordum nefesi, ellerim boynuma tutundu, ince parmaklarım boynumu bedenimi yaşatmak amacıyla sardığında, bir kaç saniye tepkisiz kaldım. Az önce sıkılaşan nefeslerim anksiyetemin başladığına işaretti ve ben boğulma hissiyle cebelleşirken yaşamak için ellerimi boynuma sürüdüm.

Bu düşünce aklıma dolduğu an ellerim boynumdan ayrıldı, kucağıma düştü sahipsizce. Derin bir nefes alıp eski radyodan çıkan sese odaklandım.

"Kelebek kadar, ömrümüz var

Sevmek lazım, hemen başlayalım,

Kaybedecek, daha neyimiz var?"

Kelebeğin bir gün ömrü vardı bilinen kadarıyla, insanlarınsa bir günse bile bilinmiyordu.

Fakat benim ki, umuyordum ki bu gündü. Çünkü insan öldürdüğü bir şehirde, öldürdüğü bir ruh da can bulamazdı.

Sevmiştim ben, kor bir yangında kül olana kadar. Yine ki sevilmiştim ben yandığım aşkta yakana kadar.

Tenimde bir ıslaklık hissettim gözlerim yanağımı görmeye çalıştım, fakat akan göz yaşını göremedim. Yine derin bir nefes aldım ve oturduğum tahta sandalyeden kalktım. Dağınık olduğunu bildiğim mutfağa göz gezdirdim, haklı çıkışım ile "beş.." diye mırıldandım.

Beşinci kez haklı çıkmıştım şu hayatta. En azından ilk defa bu kadar saçma bir konudan. Yüzüm buruştu. Ardından anlamsız bi gülüş peydahlandı yüzümde. Ne şaçmalıyordum ben?

Mutfağı ardımda bıraktım ve çıkış kapısına doğru yürüdüm, krem rengindeki dış kapıyla karşı karşıya geldiğimde, kapının arkasında ki aynaya döndü bedenim. Morarmış göz altlarım ve dalgalı dağınık saçlarımda gezindi gözlerim sahipsizce, ardından biçimli ama bir o kadar da güçsüz bedenime indi. Uzun göğüsümü belli edip kıvrımlı vücudumu ortaya çıkaran ve bacağıma kadar uzanan yırtmaçlı bir elbise vardı üzerimde. Rengi açık yeşildi. Çiçeklerde süslüyordu kumaşı. Altımda hasır terliklerim kolumda çantam dahi yoktu. Yanımda taşıyacağım bana ait hiç bir şeyim yok.

Umutsuz bir gülümsemeyle tekrar dış kapıya döndüm. Krem renk dış kapıyla karşılaştığımda bu rengi hiç sevmediğimi geçirdim bir kez daha içimden. Elim kapının kulpuna tutundu, aşağı indirdiğim kulp ile kapı açıldı, otuz beş merdiven basamağını gerimde bırakıp, apartmandan çıktım.

Melankolik hava yaza hiç uymuyordu, kendime benzettim hava ile mevsimin uyumunu.

Ben, bu dünyaya göre fazla uygunsuzdum.

PİNHAN MAHALLESİ | Mahalle HikâyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin