15

2.8K 132 135
                                    

Gözlerimi açtığımda hastane kanadındaydım. Neler olduğuna anlam vermeye çalışırken son olanlar film şeridi gibi aklımdan geçince yüzümü buruşturdum. Tom'a bedelini ödetecektim. Beni kim buraya getirmişti ve en önemlisi Tom'a ne olmuştu?

Her yerimin ağrımasını umursamadan doğrulmaya çalıştım. Başım dönüyordu. Üstümdeki eskimiş kıyafet iğrenç kokuyordu. Asamı bulamamıştım, düşerken düşürmüş olmalıydım.  Ağrıyan bacaklarımı zorlayarak yataktan indim. Hastane kanadında başka kimse yoktu.
Yavaş adımlarla hastane kanadından çıktığımda ihtişamlı koridora baktım. Ben ne ara bu kadar aciz olmuştum. Ben bir 'Black' tim. Saatin kaç olduğuyla ilgili hiç bir fikrim yoktu. Etraf bomboştu. Ya herkes dersteydi ya da bir yere gitmişlerdi. Belki de daha uyanmamışlardı bile.

Sessiz koridorlarda yavaş adımlarla ilerleyerek sonunda Slytherin ortak salonuna ulaştım. Şifreyi söylerek içeri girdiğimde burası da bomboştu. Demek ki daha uyanmamışlardı.

Bedenimin her yerinde kendisini gösteren ağrıyla zar zor merdivenleri çıktım ve koridorun sonundaki yatakhaneme geldim. 4059.
Kapı kolunu yavaşça çevirdim. Kilitli değildi. İçeri girdiğimde oda karanlıktı fakat önümü görebiliyordum. Yataklar doluydu.
Galiba Mattheo geri gelmişti. 
Sessiz adımlarla kıyafet almak için  dolabımı açtığımda rutubet kokusuyla yüzümü buruşturdum. Normalde dolabım böyle kokmazdı. Anlam veremeyerek karanlıkta ne olduğunu seçemediğim birkaç parça kıyafet alıp banyoya yöneldim.

Uyanmamalarını umarak ışığı yaktım ve hızla kıyafetlerimi çıkardım ve duşa girdim. Suyu en soğuğa getirdim ve bedenimin gevşemesine izin verdim. Su damlaları bedenimden yavaş yavaş kayarken bir yandan şimdi neler olacağını düşünmeye başladım. Ne yapacaktım. Bir şekilde intikam almalıydım. Bu lanet dedikoduyu çıkaranlardan da Tom'dan da. Belki de o laneti kolayca savuşturabilirdim. Neden boyun eğdiğimi düşündüm.

Bir anda duşakabinin kapısı bir hışımla açıldığında gözlerim de aynı anda sonuna kadar açıldı. Bir anda kendimi duvara yaslanmış buldum. Koluyla boğazımı sıkıyordu.

Ayrılmaya çalışırken kim olduğuna baktığımda özlediğimi bile fark etmediğim bir çift kahve gözlerle karşılaştım.

"Tanrı aşkına, Mattheo!"

Mattheo sadece gözlerimin içine bakıyordu.

"Hassiktir."

Beklemediğim küfür karşısında gülümsedim.
Çıplak bedenimle Mattheo'nun karşısında olduğumu fark ettiğimde kollarımı bedenime sardım.

"Gözlerin, gözlerini kapat!"

Beni duymuyormuş gibiydi, gözleri sonuna kadar açılmış, inanmıyormuş gibiydi. Bir anda kendine geldi ve çıldırmış gibi kafasına vurmaya başladı.

"Yeter, yeter! Uyan artık! Bu hayaller her şeyi daha da boka sokuyor! O gitti, gitti. Uyan aptal uyan!"

Neye uğradığımı şaşırarak hızlanan nefeslerimle beraber Mattheo'nun ellerini tutmaya çalıştım.

"Hey, hey sakin ol. İyi misin?"

Ona dokunduğumda sanki elektrik çarpmış gibi geriye çekildi. Aktığını bile unuttuğum suyu hızla kapattım ve hızla yandaki havluyu bedenime sarıp tekrar Mattheo'ya döndüm. Sanki bir tür nöbet geçiriyor gibi tir tir titriyordu. Elimi bu sefer saçlarına götürdüm.

"Sakin ol."

Hızla geri geri gitti ve ben onu tutamadan duşakabinin çıkıntısına takılıp yere kapaklandı. Acıyla karışık bir inleme bıraktığında neler olduğuna anlam veremiyordum.

Banyonun kapısı tekrar açıldığında içeri görmek isteyeceğim son kişi, dağınık saçlarıyla Tom girdiğinde önce yerdeki Mattheo'yu gördü. Sonra gözleri yavaş yavaş yukarı çıktı ve beni gördü.

"Hassiktir."

Onunla bu kadar çabuk yüzleşmeyi beklemediğim için yutkunmak zorunda kalmıştım.

Son anılar gözümde canlandığında üstüne atlamak, boğazına yapışıp hesap sormak istiyordum.

Onun yerine yavaşça Mattheo'nun yanına, yere çöktüm ve kolundan tutup bir tepki vermesine izin vermeden onu ayağa kaldırdım.

"İyi misin, bir şeyin var mı?"

Titreyen ellerini yanağıma götürdü.

"Gerçeksin."

Gülümsedim.

"Gerçeğim."

Bir anda dudaklarımızı birleştirdiğinde nefessiz kaldım ve ne yapacağımı şaşırdım. 
Az sonra ayrıldığında ne tepki vereceğimi bilememiştim. O kadar garip davranıyordu ki...

"Siktir, gerçekten gerçeksin! Uyanmışsın!"

Kollarını sıkıca bedenime sardığında ne kadar zamandır hastane kanadında yattığımı merak ettim. Dün o çatıdan düşmüştüm buna emindim fakat Mattheo'nun sanki günler geçmiş gibi olan davranışlarının başka açıklaması olamazdı.

"Neden yaptın bunu! Ben herkese öyle bir şey olmadığını açıklamıştım! Neden o lanet kuleden atladın! Sensiz geçen şu bir yılda neler yaşadım biliyor musun! Senin kokun var diye bu yatakhanede kalmak için Dumbledore denen ihtiyara ne kadar yalvardım, her gün dolabınla, eşyalarınla karşı karşıya geldiğim her saniye kendimi suçladım! Neden bu bencilliği yaptın?"

Duyduklarım karşısında gözlerim şokla açıldı. Bir yıl... Koskoca bir yıl mı olmuştu?

"Bekle, ne? Bir yıl mı?"

Bedenimi yavaşça sarstı.

"Sensiz geçen koskoca bir yıl... Sen öyle birisin ki, iki Riddle'ı da perişan ettin. Kendine öyle bağlanmışsın ki bizi, haftalarca yatağının başında bekledik ikimizde."

Kaşlarımı kaldırdım.

"Ne? İntihar ettiğimi mi düşünüyorsun?"

Kaşlarını çattı.

"Ne?"

Ağzımı açacaktım ki Tom aniden beni kendine çekti ve sarıldı.

"Uyanmışsın hayatım!"

Kendimi geri çekmeye çalıştığımda sırtımdaki eliyle sertçe bastırdı. Ayağına bastığımda geri çekildi.

Ondan uzaklaştım ve bana güven veren Mattheo'nun yanına geçtim.

"Y/n, o ne demekti?"

Mattheo'ya döndüm.

"Gerçekten dediğini yapmış ha? Herkes intihar sanıyor."

Tom bana kaşlarıyla işaret yaptığında yumruklarımı sıktım.

"Y/n anlamıyorum, bunu sana biri mi yaptı? Onu söylemeye mi çalışıyorsun?"

Kafamı iki yana salladım.

"Hayır, şaka yapıyorum sadece."

Bedelini daha ağır ödeyecekti. Herkes tarafından acınası bakışlarla ödeyecekti. Herkesin nefretiyle ödeyecekti. Şuan Mattheo'ya her şeyi anlatsam ne olacaktı ki? Birbirlerine gireceklerdi. Her ne kadar kabule etmek istemesemde Tom büyüler konusunda daha yetenekliydi ve büyük ihtimalle sonuç ikimizden birinin ölümü olacaktı.
Tom ise şuanlık ondan korkup, ona boyun eğdiğimi düşünebilirdi. Her şeyi daha yeni başlıyordu.
Ben bir Black'tim.


Selaam! Gerçekten çok çok uzun zaman oldu. Ve bu zamana kıyasla biraz kısa bir bölüm oldu farkindayim  ama daha fazla bekletmek istemedim. Bölümü toparlamak gerçekten çok zor oldu. Anlayışınız için gerçekten teşekkür ediyorum. Ayrıca belirtmem gerek ki 12 bin okunmaya ulaştık. Bu benim için gerçekten çok çok büyük bir sayı. Bu olayın başında, boş derslerde cringe hikayeler yazıyordum. Şimdiyse yorumlarınızı gülerek okuyorum. Her şey için çok teşekkür ederim. Bölümleri daha sık atmaya çalışacağım.

MATTHEO RİDDLE İLE HAYAL ET ( Askıda.)Where stories live. Discover now