Bana gülümseyerek bakıyordu. Tim çatışmaya devam ederken "Komutanım, sen bana çok şey öğrettin. Senin sayende Asil timine girdim, beni time sen aldın." dedi. Veda konuşması yapıyordu. "Böyle konuşma Selim, emrime uyacaksın oğlum. Ölmek yasak." dedim...
Alpay bir hafta hastanede kalmış ve çıkmıştı, birkaç gün annesi ve babası onunla burada kalmış iyi olduğuna emin olduktan sonra evlerine dönmüşlerdi. Bugün ise öğlen bastıran uykuyla koltukta uyuya kalmışken, çalan telefonla uyanmıştım.
Alpay sızlanarak onu almamı istemiş, Neşe'nin ona bakamadığını aç bırakıp işkence ettiğini söylemişti. Bebek gibi nazlanıyordu. Banyodan çıkıp askılıkta asılı olan siyah şişme montumu giydim. Pufa oturup bilekleri lastikli olan eşofmanımı sıyırdım. Botlarımı giydikten sonra eşofmanımı düzelttim.
Her zaman olduğu gibi dresuardaki anahtarları aldım ve dışarı çıktım. Kapıyı kapayıp kilitledikten sonra hızla aşağıya indim.
"Vururum seni Emre!"
Alt kata inince yine didiştiklerini anlamamla hızla kaçtım. Sonra bana da bulaşıyorlardı. Bahçe kapısından da çıkıp arabama bindim ve anahtarı takıp hemen koltuk ısıtmalarını açtım.
Yolculuğumda bana eşlik etmesi için enerjik bir şarkı baktım. Arabanın ekranında gördüğüm isimle hemen şarkıya tıkladım. Araba iyice ısındıktan sonra park ettiğim yerden çıktım ve Alpay'ın attığı konuma doğru sürmeye başladım.
"Ya benim ol, beni sev dibine kadar Ya da dön evine, uğraştırma Sev beni olduğum gibi Benden kaçma, uğraştırma"
"Yak, derdi tasayı Aşk iyileştirsin Gel, ateşimi hisset Ben sevmem öyle yarım yamalak"
••••••••
Alpay'ın evinin önüne geldiğimde ona mesaj attım ve arabayı park edip beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra gelen kapı sesiyle bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim.
Alpay koşarak binadan çıkmıştı. Montunu bile giymemiş, botlarını bağladığından da şüpheliydim. Ağzında, dişlerinin arasında ise siyah bir bere vardı.
Bağcıklarına basmamak için seke seke arabanın yanına geldi ve arkaya geçip bavulunu bagaja bıraktı. Bagajı kapattıktan sonra ön tarafa geldi, kapıyı açıp kendini koltuğa bıraktı. O derin derin soluklanırken, ben kaşlarım çatılı onu izledim.
