30. Bölüm : ''Hicran''

2.9K 198 108
                                    




Helüü! Bölümlerimiz bazı noktalarda paralel ilerliyor, Ahger'i okumayı unutmayalım. Buradan koyumorgokyuzu ulaşabilirsiniz ❤️‍🩹

Biraz kafamız dağılsın, keyifli okumalarr.

••••••••••••••••••••••••••••

Alpay Bozok

Kalbimin derinliklerinde hissettiğim boşluğun sebebi, tam karşımda duruyordu. Ama o kadar bitik, o kadar yok olmuş gibiydi ki onu tanıyamıyordum. Aşığı olduğum bal rengi gözlerinden bütün vücuduna yayılıp onu esir alan bir zehir vardı sanki. Günden güne onu zehirleyip bitiriyordu. İşin en kötü yanı da elimizden bir şey gelmiyordu, çünkü istemiyordu. Onu kurtarmamızı istemiyordu.

Sanki, ölümü kabullenmiş gibiydi. Sanki ölümün kıyısında duruyor ve bundan çekinmiyordu, bekliyordu.

O kurtulmak istemiyordu.

Ben ise evinin karşısındaki binanın çatısından öylece izliyordum, sadece yitip gitmesini izliyordum. Birkaç dakika önce yatak odasından çıkıp banyoya girmişti. Ondan tam on beş metre uzaktaydım ama en iyi yaptığım şeylerden şüphe ediyordum. Doğru bildiğime emindim aslında, asla şaşmazdı on beş diyorsam on beşti. Ama bugünlerde işimi de yapamıyor gibiydim. Sanki aramızdaki mesafe on beş kilometreydi ve ben yanlış ölçüyordum. Ellerimi siyah montumun ceplerine yerleştirdiğimde titreyen telefonumu çıkardım. Saat dörde geliyordu.

Emre

Görünüyorsun.

Bakışlarımı telefonun ekranından çekip bir alt kata, Emre ile Burak'ın evine çevirdim. Emre camın önünde durmuş, omzunu duvara yaslamıştı. Bir elinde tuttuğu telefonu ile bana doğru bakıyordu. Parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirdim.

Ama o beni göremeyecek kadar dağılmış.

Bakışlarımı tekrardan ona çevirdiğimde dudaklarının arasından büyük bir nefes verdiğini, ardından telefonunu yanındaki koltuğa attığını gördüm. Ona göre de imkansızdı bu ama yaşanıyordu. Ahu beni fark etmeyecek kadar kötüydü. Keşke fark etseydi, gelip bağırıp çağırsaydı. Ama kafası o kadar doluydu ki bazen etrafında olup biteni göremiyordu.

Tıpkı dün evinin etrafında dolaşan suikastçıları fark etmediği gibi. Emre ve Burak ile beraber temizlemiştik kansızları. Peki ya biz görmeseydik? Sağ elimi sinirle saçımdan geçirdiğimde ahu gözlüm ellerini mutfak tezgahına yaslayıp gözlerini dışarıda gezdirdi. Kısa bir an beni göreceğini düşünüp korktum, ama hayır.

Bakışta geçicilik, görüşte seçicilik vardır. Bakmak en fazla tanımakla, görmek anlayıp kavramakla sonuçlanır. Ne baktı bana, ne de gördü beni.

Güzel gözleriyle etrafı inceliyordu ama sadece bakıyordu. Görmüyordu, aklı başka bir yerdeydi. Bir dakika kadar sonra kahvesini alıp salona doğru ilerledi. Görüş açımdan çıkıyordu ama salonun küçük bir kısmı gözüküyordu. Göremediğim kısma eğildiğinde elindeki kahvesini bıraktığını anlamıştım. Evin içini bildiğimden göremesem de ne yaptığını anlıyordum. Lambayı da açtığında ellerini yukarı kaldırdı. Çok az uyuyordu, üç saat belki de dört ama dördü geçmediğine emindim.

ASİL | Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin